Cevapla 
 
Değerlendir:
  • 1 Oy - 4 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Umutlar ve Hayaller
Yazar Mesaj
minozAbet Çevrimdışı
Minoz Fan

Mesajlar: 249
Üyelik Tarihi: Feb 2015
Rep Puanı: 39
Mesaj: #1
Umutlar ve Hayaller
 
facebook share twittershare
UMUTLAR VE HAYALLER

Kişiler
Hayal: 24 yaşında beyaz tenli ela gözlü kestane renkli saçlı 1.60 boyunda. İstanbulda yaşıyor. Gazi üniversitesi fizyoterapi mezunu. Mezun olduktan sonra hemen işe başlamak yerine 1 yıl dinlenmeyi tercih etti. Babası büyük bir şirketin ceosu annesinin küçük mütevazi bir cafesi var. 1 yıllık dinlenme süresini annesine cafede yardım ederek değerlendiriyor. Evin en büyük çocuğu. Bir erkek bir kız kardeşi var.
Gül hanım: hayalin annesi 42 yaşında . Lise mezunu. Turna isimli cafeyi işletiyor. Kocasını çocuklarını ve cafesini çok seviyor.
Mehmet bey: hayalin babası.49 yaşında. Boğaziçi üniversitesi işletme mezunu. Mezun olduğundan beri istanbulun en büyük şirketlerinden birinde çalışıyor. Uzun süre önce ceosu olduğu bu şirkette sevdiği işi yapmaktan mutlu. Ailesine çok düşkün.
Batu: hayalin erkek kardeşi. 19 yaşında. Yıldız teknik üniversitesinde elektrik mühendisliği okuyor. 2. Sınıf öğrencisi. Aşırı kıskanç yapısı nedeniyle ablasına da kız kardeşine de karışmaya çalışıyor ama babası müsade etmiyor. Olgunlaşma ile ergenlik arasındaki o ince sınırda gidip geliyor.
İzem: hayalin kız kardeşi. 15 yaşında. Kadıköy anadolu lisesinde 1. Sınıf öğrencisi. Ergenlikleriyle ön planda. Ama ablası onun için rol model teşkil ediyor. Hayalden daha güzel olmanın verdiği özgüvenle biran önce büyüyüp genç bir kadın olmak istiyor. Ablasının Mügeden sonraki en büyük sırdaşı.
Müge: 24 yaşında. Kumral tenli yeşil gözlü siyah düz uzun saçlı 1.65 boyunda. hayalin en yakın arkadaşı. Liseden beri arkadaşlar. Gazi üniversitesi maliye mezunu. Liseden mezun olur olmaz kazandığı bölümü hazırlık nedeniyle hayalle aynı sene bitirdi. Hayalin ankaraya gitme sebebi. Mezun olduktan sonra ikisi de istanbula ailesinin yanına döndü. O da 1 sene ara verdi ve bu süreci abisinin şirketinde yurtdışı bağlantısı kurmakla geçirdi. İleri düzeyde ingilizce ve ispanyolca biliyor.
Efe: hayalin büyük aşkı. Liseden tanışıyorlar ve uzun süre arkadaşlıktan daha büyük bir bağları olmasına rağmen adını koyamadıkları garip bir ilişkileri oldu. Daha sonra sevgili oldular ama bu pek uzun sürmedi. Buna rağmen bağları kopmadı. İkisi de birbirlerini hala seviyorlar ancak iş sevgililiğe gelince ikisi de geri duruyorlar.
Murat: mügenin uzatmalı sevgilisi. İlk baştaki heyecanını koruyamayan aşkları bitme aşamasında. Müge ayrılmayı düşünse de murat her seferinde mügeyi ikna ediyor ve bir şekilde ilişkileri devam ediyor.
Veeee Lee Min Ho: 28 yaşında güney koreli dünya çapında ünlü bir aktör. Hayalin hayranı olduğu tek yıldız.
Kang Min Hyuk: CN blue isimli k-pop grubunun bateristi. Mügenin platonik aşkı.
CN blue nun diğer üyeleri -Yong Hwa, Jong Hyun ve Jung Shin- ilerleyen bölümlerde konuk oyuncularımız olacaklar.
 
05-01-2015 02:36 AM
Tüm Mesajlarını Bul Alıntı Yaparak Cevapla
minozAbet Çevrimdışı
Minoz Fan

Mesajlar: 249
Üyelik Tarihi: Feb 2015
Rep Puanı: 39
Mesaj: #2
RE: Umutlar ve Hayaller
 
1. Bölüm

Hayal, kedisi bademin mırıltısıyla uyandığında saate baktı ve gene 11e kadar uyuduğunu gördü. Yüzünü buruşturdu ve yatakta biraz daha yuvarlanmaya karar verdi. Gene annesine yetişememişti ve evde muhtemelen yalnız kalmıştı. Yanına sokulan bademi okşamaya başladı. Bademin mırıltıları yükseldikçe içini huzur kaplıyordu. 15 dakika kadar hiç bir şey düşünmeden bademi sevmeye devam etti daha sonra da yataktan kalktı. Odasının perdesini açtı ve güneşin içeriye dolmasına izin verdi. Masanın üzerindeki telefonunu da alıp aşağıya mutfağa indi. Tabii ki kahvaltı yapmayacaktı. Uyanır uyanmaz bir şeyler yiyemezdi o. Sadece buzdolabını açtı baktı baktı baktı. Geri kapatmadan önce suyu çıkardı ve kendisine 1 bardak soğuk su doldurdu. Şişeyi dolaba geri koyup kapağı kapattı. Suyu içtikten sonra bardağı siyah tezgaha bırakıp tekrar odasına çıktı. Cebinden çıkardığı telefona baktı ve efenin bugün de aramadığını gördü. Pek umursamayıp telefonu yatağa fırlattı. Konuşmak isteseydi arardı. 3 gündür sesi soluğu çıkmıyordu ve şimdiye kadar ilk hayalin efeyi aradığı görülmemişti. 10 yıldır olmayan şey bugün de olmayacaktı elbette.
Bu kadar miskinliği yeterli gören hayal sonunda duşa girebilmişti. Hızlıca bir duş aldı ve bornozunu giyip saçını kurutmaya başladı. Bu iş de bittikten sonra sıra ne giyineceğini seçmeye gelmişti. Dolabı açtı ve süzmeye başladı. Açık renk dar kotuyla limon sarısı şifon gömleğini giymeye karar verdi. Üzerini giyindi makyajını yaptı ve ayaklarına da beyaz spor ayakkabısını geçirip kendisini dışarı attı.
Tam arabasının kapısını açmıştı ki annesi aradı. Koltuğa otururken cevapladı telefonu
Hayal: Efendim anneciğim?
Gül Hanım: Kızım napıyosun çıktın mı evden?
Hayal: Evet şimdi bindim arabaya. Bir şey mi oldu?
Gül Hanım: Müge geldi seni bekliyor. Ben de bir arayım nerdesin diye dedim.
Hayal: Aa, tamam anneciğim 20 dakikaya ordayım.
Bu kısa konuşmanın sonunda saatine baktı ve saatin 12 olduğunu gördü. Evde fazla oyalanmıştı. Mügeyle bugün program yapıp yapmadıklarını hatırlayamadı. Yapmışlarsa bekleterek kıza ayıp etmişti. Yapmamışlarsa da yaparlardı canım nolcak yani :)
Hemen arabayı çalıştırıp yola koyuldu ve cafeye gitti. İçeriye girer girmez ona el sallayan mügenin yanına geçti. Annesi de oradaydı. Mügeye sarıldı annesini selamladı ve masaya oturdu. Annesi hayalin evde bir şey yemediğini bildiğinden ona yemek getirmek için kalktı. Müge de hemen lafa girdi.
Müge: Abi çok güzel bi planım var.
Hayal: Hemen anlat karşim merak ettim. Bu planda ben de var mıyım?
Müge: Ayıp ediyosun sensiz plan yapar mıyım hiç? Hahahaaa
Hayal: O zaman dinliyorum. Napıyoruz?
Müge:Yüksek lisans için Koreye gidiyoruz :DHayal: Ohaaaaa! Abi ciddi misin sen?
M: Hemde fazlasıyla. Bak abi ben her şeyi düşündüm. Yonsei üniversitesinde ikimizin de bölümü var ve ben kampüse bayıldım :D neyse tabii ki asıl neden kampüs değil. İkimiz de -ne tesadüf ki- Koreye aşığız ve ikimiz de -gene ne tesadüf ki- yurtdışında yüksek yapmak istiyoruz. Bu yurtdışı neden kore olmasın?
H: Doğru diyon abi. Ne istiyolar başvuru şartları ne?
M: Dil ve akademik ortalamaya bakıyorlar. Dil tabi ki ingilizce ve korece ama koreceyi orada hazırlık olarak da alabiliyoruz. Akademik ortalama da 100 üzerinden 80 olmalıymış. Ben baktım ikimizinki de tutuyor. Dil sınavlarına girmemiz lazım ama. İngilizce kolay da TOPİK için korece çalışmamız lazım.
H: Hallederiz abi ama benim ingilizce de öyle mükemmel değil biliyosun. Benim ona da çalışmam lazım. Korece için de bi kursa gider hallederiz. Diziler sağolsun kulak aşinalığımız var çok şükür :) Anaa diziler dedim de aklıma geldi. Gittiğimizde sen Min Hyukla ben Min Ho ile tanışsak ne güzel olur demi la?
M: Hihihii :) hiç sorma ben de onun hayalini kurup duruyom dünden beri :)
H: Dünden beri mi? Sen bu planı ve araştırmayı dün mü yaptın?
M: Nolcak ki? İnternete yazıyon hop çıkıyo karşına.
H: Doğru diyosun.
Bu sırada Gül Hanım hayalin omletini ve portakal suyunu mügeninse kahvesini getirmiştir. Uzaktan heyecanlı bir konu konuştuklarını anlayan Gül Hanım hemen sorar:
G.H: Hayırdır kızlar neyin peşindesiniz gene?
İkisi bir ağızdan bağırır
-Koreye gidiyoruuuzzz!
G.H: Töbe töbe nerden çıktı kızım bu? Her gün yeni icat çıkartıyosunuz başıma.
H: Eğütüm üçün güdüyoroz onne eğütüm.
G.H: Ağzında yemek varken konuşma bi beee kaç yaşına geldin! Cık cık cık... müge kızım sen doğru düzgün anlat bi şunu
M: Gül teyzeciğim hayalle birlikte yüksek lisans için koreye gitmeye karar verdik. Şeey daha doğrusu ben önerdim hayal de kabul etti.
G.H: bu kızın adını hayal koyarken bu kadar hayalperest olacağını düşünemedik niyeyse.. kızım gidin gitmesine de kolay mı öyle gitmek? Ha deyince oluyor mu bu işler?
M: Ben araştırdım gül teyzem her şey tamam. Dil sınavlarını da verdik mi gidiyoruz. Yani ha deyince olmuyor tabi. Önce dili geliştirmek lazım. Hazırlık da okuyabiliyoruz ama hiç bilmeden de gidilmez. Bugün 12 Mart dimi? Eyvaaah ingilizce sınavlarını kaçırdık! Bu durumda en erken önümüzdeki senenin bahar dönemine yetişebiliriz. Bu da 1 yıl demek. Ehh şans bizden yana olursa bu 1 yılda koreceyi de halleder hazırlıktan yırtarız. Sen razı mısın şimdi bu durumda?
G.H: Valla ne yalan söyleyim zaten yüksek için yurtdışına gidecekti hayal neresi olduğu çok da önemli değil. E daha 1 sene var diyosun yani apar topar gitmediğinize göre ben onay veriyorum. Gidin gidecekseniz :)
H: Yaşa be annem! Bu arada eline sağlık gene çok güzeldi omlet.
G.H: Ne ara yedin kız sen hepsini?
H: Müge sağolsun keyfimi yerine getirdi iştahım açıldı. Anneeeeeeem gel bi öpeyim seni... oooohhhh mis gibi de kokarmıışşş..
M: teyzelerin bitanesi çok teşekkür ederiz. Ay dayanamıcam ben de öpücem :)
G.H: tamam bırakın yalakalığı :) Siz burda mısınız daha yoksa çıkacak mısınız?
H: burda oluruz. Biraz daha ayrıntılı konuşmamız lazım bu konuyu.
G.H: iyi hadi konuşun siz. Ben de şu mutfağa bakıyım napıyolar.
Gül hanım gittiğinde müge hayalin yüzüne odaklanmış bakıyordu.
Hayal bi 'ne oldu la?' bakışı attı. Müge biraz canı sıkkın başladı söze
M: yalnız karşim biliyosun bazı 'pürüzlerimiz' var...
~1. Bölüm Sonu~
Umarım beğenmişsinizdir arkadaşlar. İlk hikayem ve ilk bölümüm olduğu için tam oturtamadım tarzı ama ilerleyen bölümlerde oturmuş olacak. Olumlu ya da olumsuz düşüncelerinizi lütfen senaryo yorumlarında benimle paylaşın. Görüşleriniz benim için önemli. Seviliyorsunuz :*
 
05-01-2015 03:01 AM
Tüm Mesajlarını Bul Alıntı Yaparak Cevapla
minozAbet Çevrimdışı
Minoz Fan

Mesajlar: 249
Üyelik Tarihi: Feb 2015
Rep Puanı: 39
Mesaj: #3
RE: Umutlar ve Hayaller
 
2. Bölüm

H: Pürüzler derken kardeşim?
M: Senin efe benim murat işte abi
H: Ayy bana efe deme kaç gündür konuşmuyoruz zaten ben onun pek pürüz olacağını düşünmüyorum. Aksine beni bu konuda daha istekli yapıyor. Bu anlamsız bağın kopması lazım. Onunla olmuyorsa onsuz olmalı. Bir ömür böyle süremez.
M: Bence de ama efe öyle düşünmeyebilir. En son 'başkasıyla olmana izin vermem bensiz olacaksan ölmeni tercih ederim' demiyor muydu bu çocuk?
H: Derse desin onun keyfini mi bekleyip durucam. Biz senin murat işini düşünelim.
M: sen öyle diyosan tamam abi murat işine yoğunlaşalım.
Hayal bunları diyordu evet ama içinde soru işaretleri birikiyordu her geçen dakika. Efenin razı gelmeyeceğini tabii ki biliyordu. Bu nedenle ona haber vermemek en doğrusuydu. 1 sene bunu saklayabilirdi değil mi? Peki kendisi onsuz yapabilecek miydi? Bir anda bırakıp giderse boşluğa düşebilirdi. Belki de en iyisi bu 1 seneyi ondan uzaklaşmak için kullanmaktı. Bu da başka bir yoldu. Ama uzaklaşabilmeleri yani kopmaları başlı başına bir olaydı hem de zorlu bir olay. Hayal bu düşüncelerle kafasında savaşırken mügenin 'pürüzüne' odaklanmaya çalışıyordu.
H: Abi zaten yürümüyor ayrıl gitsin işte
M: Abi ayrılayım da muratı biliyosun. Bırakmıyor bir türlü. Bakalım bu sefer olacak mı?

H: Hallolur hallolur boşver biz asıl hedefe bağlı kalalım yeter.
Böyle konuşarak kore hakkında araştırma yaparak 4 saati geçirmişlerdi. Saatin 5 olduğunu izemin cafeye gelişinden anlamışlardı. Sırtında çantası üzerinde okul formasıyla kapıdan önce cafeyi süzdü. Ablasını görünce hemen onların yanına gitti. Onlar da izemi izliyor ne zaman görecek bizi diye bekliyorlardı.
Hergün böyleydi saat 5te izem cafeye gelir ve ablasını arardı. Bulunca da yanına koşardı. Anlatacak bir şeyleri her zaman olurdu ve o anlatmadan duramazdı.
Önce ablasına sonra mügeye sarıldı çantayı mügenin yan tarafına atıp hayalin yanına oturdu.
İzem: Ablaaaa bugün ne oldu tahmin et.
H: okula meteor mu düştü?
İ: off hayır tabikiii! Daha mantıklı bir şy söyle
H: Öğretmenlerinizden birisi aslında uzaylıymış! Ben Emel Hocadan şüpheleniyorum. Kadın bi garip zaten. Bildim mi bu sefer?
İ: Abla bi dalga geçme yaa tamam emel hocanın normal olduğunu ben de düşünmüyorum ama uzaylı ne Allah aşkına!
H: Şu tahmin etme işinden nefret ettiğimi bile bile bana hergün bu eziyeti çektiriyorsun. Anlat anlatacaksan daha bizim de sana anlatacaklarımız var.
İ: Tamam anlatıyorum. Bizim karşı sınıfta kaan diye bi çocuk var. Sınıflarından başka bir gerizekalıyla iddaya girmişler. Ve bil bakalım ne iddası bu?
H: İzeeeeemmmm!!!!
İ: tamam tamam. Diğer çocuk sen camdan atlayamazsın demiş o da atlarım demiş ve atladı!
H: hiiiiiihhhhh! Bir şey oldu mu?
İ: yok ona olmadı ama üzerine düştüğü çocuğun kolu ağrıyodu. Çatlamış olabilirmiş.
H: Olum manyak mısınız yaa! İddia için camdan mı atlanırmış. Abi hatırlıyo musun bi dizi vardı. Lise dizisi. Var mısın arif diye bi karakter vardı hani. Geleceğin arifleri bunlar.
M: ayy hatırladım abi. O zamanlar liseye nasıl özenirdik yaa hiç hayalimdeki gibi olmadı :/
H: İnşallah Kore hayalimizdeki gibi olur abi. Yeminle çok heyecanlıyım. Düşününce içim kıpır kıpır oluyo yaa :)
İ: Kore mi? Ne koresi bee nerden çıktı kore?
Müge 'biz gidiyoruz canım yüksek yapcaz' diye başlar anlatmaya izem bir sürü duyguyu aynı anda yaşar. Ablası gideceği için üzgün, tatillerinde gidecek başka bir yeri olduğu için mutlu, plana dahil edilmediği için kırgın. Bu son duygu için yapabilecek bir şeyi olmadığının farkına varması uzun sürmez ve bu üçüncü duygudan kurtulur.
Akşam 7 gibi çıkarlar cafeden. Müge biner arabasına gider. Gül hanım izeme hangi arabayla döneceğini sorar o da ablasıyla gitmeye karar verir ve gül hanım da cafeden ayrılır. Arabaya bindiklerinde izem konuşmaya başlar.
İ: abla babam ne dicek bu işe sence?
M: bilmiyorum. Gitme demez ama çok üzülür.
İ: bence de.
Müzik çaları açar ve CN blue eşliğinde tek kelime etmeden eve giderler.
Gül hanım onlardan önce girmiştir eve. Kızlar üzerlerini değiştirirken o da yemeği hazırlar. Ailecek otururlar sofraya. Hayal hemen anlatır babasına. Tahmin ettiği gibi babası gitmek istiyorsan git demiştir ama üzüldüğü bellidir. Hayal onu ha ankara ha kore ne farkeder zaten mügeyle birlikte bir ev tutucaz yalnız olmayacağım orada. Bir şey olursa atlar gelirsiniz diye rahatlatmaya çalışıyordu. Biraz olsun başarmıştı ama mehmet bey ilk gözağrısı için endişeleniyordu.
En büyük sorunu batu çıkartmıştı resmen gidemezsin izin vermiyorum demişti. Babasının batuya haddini bildirmesiyle masadan kalkıp odasına gitmişti.
Sofrayı toplayıp mutfaktaki işleri hallettikten sonra hayal de odasına çıktı. İnternette boş boş takılırken telefon çaldı. Ekrana baktığında sevdiği çocuğun resmini gördü. Efe böyleydi hayal ne zaman ondan bir şey saklamaya karar verse o hisseder ve arardı. Hayal umursamazca açtı telefonu.
H: efendim?
Efe: naber napıyosun?
H: bilgisayarda takılıyorum. Sen?
E: size doğru geliyorum hadi hazırlan da çıkalım beklemeyim seni.
H: pardon?
E: 15 dakika sonra oradayım. Hazırlanmaya başla.
Dedi ve kapattı. Bu çocuk hayalin sinirlerini bozmaya başlamıştı. Gitmeyecekti işte böyle emrivakilere pabuç bırakmayacaktı. Evet evet gitmiyordu. Bilgisayarda oyalanmaya sadece 3 dakika devam edebilmişti. Sonunda kendini dolabın önünde buldu. Ne giyecekti şimdi? Daha da önemlisi gene neden boyun eğmişti? Kendisini rahatlatmak için bahane bulması uzun sürmemişti. Bir şey çaktırmaması için eskisi gibi devam etmesi gerekiyordu. Kıyafetlerini seçmişti. Beyaz bir t-shirt ve siyah dar bir pantolon giymişti. Saçlarını sıkıca bağlayıp at kuyruğu yaptı. Makyajını tamamladı kulağına büyükçe bir küpe parmaklarına da eklem yüzüklerini taktı. Siyah taşlı çantası ve siyah taşlı topukluları ile çıkmaya hazırdı artık. Saate baktı yetişmişti. Efe ona hızlı hazırlanmayı öğretmişti. Annesine ve babasına çıktığını haber verip kapıyı kapattı. Bahçenin kapısının önünde bekleyen siyah audiye bindiğinde efe gülümsüyordu. 'Güzel olmuşsun. Hadi gidelim.' Deyip gaza bastı. Efe gene çok hızlı kullanıyordu arabayı. Hayal efenin arabasına ilk bindiğinde nasıl korktuğunu hatırlayıp güldü. Efe de hayalin neye güldüğünü bilmemesine rağmen gülmeye başladı. Hayal birden ciddileşip efeye döndü.
H: bana bak efe bir daha bana emrivaki yapma yoksa kafanı kopartırım anlıyo musun?
E: ama canım bu gece dışarı çıkmak istedi başkasıyla mı çıksaydım yani?
H: başkasıyla çık demedim emrivaki yapma dedim. En azından müsait misin diye usulen sor. Bu sondu gerçekten. Bir daha tekrarlarsa bu arabanın içinde sabahlarsın da pencereden bile bakmam anlıyo musun?
E: tamam anladım da sen bi gerginsin sanki?
H: gergin falan değilim sinirliyim. Önüne bak da nereye gidiyosak gidelim bir an önce.
Efe peki deyip biraz daha hızlandı. Bir farklılık olduğu belliydi. Hayal ona bu şekilde bağırmazdı hiç. Kızardı tamam ama bağırmak? Nasılsa öğrenirdi sebebini.
Hayal de uzaklaşma planına başlamıştı. Böyle böyle kopartacaktı bağlarını. Bugün bağırarak bir ilki gerçekleştirmişti ve bunu hayallerinden aldığı güçle yapabilmişti. Keşke daha önce gidebilselerdi. 1 sene çok uzun geliyordu.
~2. Bölüm Sonu~
Arkadaşlar bu bölümün ne kadar sıkıcı olduğunun farkındayım olaylar henüz başlamadı ve bundan sonraki bölümlerde bol olay koyup tarihi ileri alıp durucam. Kore için ben de çok heyecanlıyım :) bu bölümü anlayışla karşılarsınız umarım. Hayalin etrafındaki kişilerle arasındaki ilişkiyi anlatmaya çalıştım. Yorumları bekliyorum. Seviliyorsunuz :*
 
05-02-2015 05:41 PM
Tüm Mesajlarını Bul Alıntı Yaparak Cevapla
minozAbet Çevrimdışı
Minoz Fan

Mesajlar: 249
Üyelik Tarihi: Feb 2015
Rep Puanı: 39
Mesaj: #4
Umutlar ve Hayaller
 
3. Bölüm

Arabayı park edip Beyoğlunda bir bara girmişlerdi. Hayal pek içmezdi ama Efe sarhoş olacağa benziyordu. Barmen içeceklerini getirdi. Hayal yavaştan alıyordu Efe ise üçüncü bardağını söylüyordu. Efe hafif çakır keyif hayali belinden tutup kaldırdı ve sarıldı. Seviyorum kız seni deyip öptü ve geri yerine oturdu. Hayal istemsiz olarak gülümserken buraya gelmekle yanlış yaptığını anladı. Sarhoş efeye yeniden aşıl olmak çok kolaydı çünkü çok tatlı şapşik bişey oluyordu. Hayal bardağını bitirmeden kenara koydu. Araba kullanması gerekecekti. bir sigara yakıp çerezlerden ve midyelerden yemeye başladı. sonra dayanamayıp dans edenlerin arasına karıştı. Kendisini kaptırmış dans ederken bir el omzuna dokundu. Dokunanın efe olmadığından emin olduğu için hızlı bir hareketle omzundaki eli tutup burktu ve buna cesaret eden kişiye döndü. Kalabalık içinde olmasalardı çoktan diğer eli adamın boğazını bulmuştu ama olay çıkartmak istemiyordu. Yüzü görünce kalabalık içinde olduklarına gerçekten şükretti çünkü karşısındaki yüz eski bir arkadaşına aitti.
Ömer: Hey hey hey! Sakin ol kızım benim!
Hayal: Ops! Pardon ya sapık sandım seni.
Ö: Fark ettim. Bu arada elimi bırakır mısın artık gerçekten acıyor.
H: Aahh özür dilerim.
Ö: Görüşmeyeli baya agresifleşmişsin. Neye uğradığımı şaşırdım.
H: Agresiflik değil de korunma amaçlı bir savunma diyelim biz ona
Ö: Tamam öyle diyelim bakalım. Ee nasılsın napıyosun görüşmeyeli?
H: Okul bitti işte annemin cafesinde zaman geçiriyorum.
Ö: neden kendi mesleğini yapmıyorsun?
H: kendimi bildim bileli okuyorum ömer. Bir sene ara verip dinlenmek istedim. Tempolu bir çalışma hayatından önce iyi geleceğini düşünüyorum. Sen napıyorsun? çalışmaya başladın mı?
Ö: Evet bir şirkete girdim mezun olduktan sonra. bana 2 ay dinlenmek yetti. Bu arada yalnız mısın? İstersen bizim masaya gel.
Ömer birkaç arkadaşının olduğu masayı gösteriyordu. Tam yalnız gelmediğini söyleyecekti ki efe yanlarına geldi. İlk andan beri uzaktan izlemişti. Hayalin verdiği ilk tepkinin ardından müdahale etmeyi düşünmüş sonra tanıdığını anlayınca uzaktan izlemeyi tercih etmişti. Ama konuşmanın uzaması ve çocuğun bir grup erkekten oluşan masayı göstermesiyle sabrı taşmış ve muhabbete dahil olmaya karar vermişti. " Merhaba birader. Ben efe. Hayalin erkek arkadaşıyım. Sen kimsin necisin?" diye dalmıştı muhabbete. Ömer önce bir şaşırdı sonra kendisini toplayıp "Ben dershaneden arkadaşıyım adım ömer. Memnun oldum. Uzun zamandır görüşemiyorduk da burada rastlayınca bi hal hatır sorayım dedim." diye durumu izah etti. Hayal ise sadece izliyordu. Bu tür sahnelere çoktan alışmıştı. 'Erkek arkadaşıyım' sözüne aldırış etmeyecek kadar hemde... İlk başlarda heyecanlanırdı biraz ama artık bunun sadece başka erkekleri kendisinden uzak tutmak için söylediği sıradan bir söz olduğunu biliyordu.
Neyse ki olay çıkmadan hallolmuştu mesele. Hallolmuştu derken kastettiği kavga gürültü olmadan hayalin sadece "Neyse görüşürüz ömer arayı açmayalım" demesine yetecek kadar daha yanında kalmışlardı ömerin.
Masalarına geçtiklerinde efe sorgular gibi bakıyordu hayale. Hayal ise sigara yakıp "hadi iç de kalkalım artık" dedi. efe bardağını bitirdi ve hesabı ödeyip kalktılar.
Efe hala bir açıklama bekliyordu. Açıklama olmadan eve giderse uyuyamazdı. Hayal de ömerin söylediklerini tekrarlayıp konuyu kapattı. Arabaya bindiler. Hayal arabayı kullanırken efe yolcu koltuğundan saf saf hayale bakıyordu. Arada bir 'Hayal' diyordu. Hayal bakınca yok bir şey deyip gülüyordu.
Efenin evine geldiler. Hayal destek olmak için kolunu efenin beline dolayınca efe durumu yanlış anladı ve hayale sımsıkı sarıldı. Saçını koklayıp öpüyordu. Hayal biraz uzaklaştırıp 'hadi içeri girelim' deyince durumu idrak edebildi ve eve girdiler. Hayal Efeyi yatağına yatırdı. Ayakkabılarını ve gömleğini çıkartıp üzerini örttü. Kapıya yönelmişti ki efe hayali kolundan tutup yatağa çekti. Boş anına geldiği için hayal dengesini kaybedip yatağa düştü. Efe sıkıca sarıldı hayale. Biraz o şekilde kaldılar. Sonra efe konuşmaya başladı.
E: Bugün burada kalamaz mısın?
Hayal efenin kollarından kurtulup doğruldu ve cevap verdi
H: Olmaz eve gitmem lazım. Arabayı ben alıyorum yarın sabah gelir bizden alırsın. Evden çıkmadan ara habersiz çıkagelme.
Efenin bir şey söylemesine fırsat vermeden ışığı söndürdü ve çıktı. Arabaya bindiğinde biraz öyle oturdu ve sonra arabayı çalıştırdı. Yavaş yavaş evine gitti. Odasına çıktığında saatin üçe geldiğini gördü. Yorgunluktan ölüyordu. oldukça yoğun bir gün geçirmişti. Bir an önce üzerindekilerden kurtuldu ve pijamalarını giydi. Makyajını temizleyip saçını çözdü. Aynanın karşısında bir süre oturup Koreyi ve Efeyi düşündü. Koreyi daha çok istediğine karar verip kalktı ve kendini yatağa attı. Kafasını koyar koymaz uyumuştu.
O gün ilk defa rüyasında Min Ho'yu görmüştü...
-3. Bölüm Sonu-

Seviliyorsunuz :*
 
05-04-2015 07:57 PM
Tüm Mesajlarını Bul Alıntı Yaparak Cevapla
minozAbet Çevrimdışı
Minoz Fan

Mesajlar: 249
Üyelik Tarihi: Feb 2015
Rep Puanı: 39
Mesaj: #5
RE: Umutlar ve Hayaller
 
4. Bölüm

Üstü açık bir arabanın yolcu koltuğunda neşeli bir şekilde radyoda çalan bir şarkıya eşlik ediyordu Hayal. Rüzgar saçlarını savururken bu şarkıya eşlik eden tek kişinin kendisi olmadığını farketti. Bu ses hem çok tanıdık hem de çok yabancıydı. Sesin sahibini görmek için kafasını sola doğru çevirdi. Güneş birden gözünü alınca yanındaki adamın yüzünü çok göremedi ve elini güneşe siper etmek için kaldırdı. Yanında ona gülümseyerek hala şarkıya eşlik eden kişi Min Ho'ydu. Birden kendine geldi. Tabii ki O'ydu başka kim olabilirdi ki? Birlikte okyanusa güneşin batışını izlemeye gidiyorlardı. Hayal'in en çok yapmak istediği şeylerden birisiydi bu: sevdiği adamla okyanusta güneşin batışını ve doğuşunu izlemek.
Okyanusa geldiklerinde güneş ufuk çizgisine yaklaşmaya başlamıştı. Hemen örtüyü serdiler. Hayal başını Min Ho'nun omzuna koymuş, güneşi izliyordu. Min Ho da bir eliyle Hayal'in beline sarılmış diğer eliyle de onun elini tutuyordu. Yanağını Hayal'in başına yaslamıştı ve gülümseyerek güneşe bakıyordu.
Güneş artık ufuk çizgisiyle birleşmişti. Gökyüzü şahane günbatımı rengini almıştı. Hayal gözlerini ayıramıyordu. Düşündüğünden çok daha güzeldi manzara. Eskiden olsa hemen fotoğrafını çekerdi ama aldığı yeni kararla sadece 'anı' yaşıyordu. Güneş tamamen kaybolduğunda derin bir iç çekip Min Ho'ya dönmüştü. Min Ho'nun onu izlediğini görünce hem şaşırmış hem utanmıştı. Ona teşekkür etmek için dönmüştü aslında ama o sımsıcak gözleriyle karşılaşınca adını bile unutmuştu. Min Ho'nun gülümsemesi onu da gülümsetmişti. Şimdi ikisinin de birbirlerininkiyle tıpatıp aynı olan gamzeleri görünüyordu.
Teşekkür etmesi gerektiğini hatırlamış olacak ki gözlerini önce ellerine sonra tekrar onun yüzüne odaklamıştı. Sonunda "Teşekkür ederim beni buraya getirdiğin için. Aslında daha çok yanımda olduğun için." diyebildi. Min Ho daha fazla gülümseyip "Asıl ben teşekkür ederim beni gerçek hayatta da yaşattığın için. Hayatıma girdiğin için." dedi ve Hayali öptü. Yanaklarına hücum eden kanı hissedebiliyordu Hayal. Min Ho geri çekilip Hayal'e baktı ve "Yüzündeki şu renk günbatımından çok daha güzel" deyip kıkırdadı. Ahh harika! Hayal daha da kızarmıştı ve bunu gizlemek için birden ayağa kalktı. Min Ho'ya arkasını dönüp kumda yürümeye başladı. Biraz ilerlemişti ki kendisini arkasından koşarak gelen Min Ho'nun kucağında buldu. Min Ho kahkaha atarak okyanusa doğru koşuyordu. Hayal 'Hayır hayır lütfen!!!' diye bağırsa da Min Ho dinlemedi ve onu suya bıraktı. Tamamen bırakmamıştı ama beline kadar ıslanmıştı Hayal. Bunun acısını çıkartmak için Min Ho'nun sırtına atladı ve onu suya batırmaya çalıştı. Gücünün yetmediğini farkedince başka bir yol denedi. Ellerini boynuna, bacaklarını beline sıkıca doladı ve kendisini geriye bıraktı. Min Ho Hayal tamamen ıslanmasın diye uğraşırken dengesini kaybetti ve birlikte suyu boyladılar. Hayal sırılsıklam olsa da amacına ulaşmış, yanında Min Ho'sunu da ıslatmıştı. Ayağa kalkıp elele kahkahalarla örtülerine ilerlediler. Hayal yanında havlu ve kıyafet getirmişti çünkü olacakları tahmin etmek zor değildi. İkisi de kurulanıp kıyafetlerini değiştirdiler. Örtünün üzerine yarım cenin pozisyonunda yattılar. Böylece hem Hayal Min Ho'nun dizine, hem de Min Ho Hayalin dizine yatabiliyordu. Bu şekilde biraz kestirdiler.
İlk uyanan Hayal olmuştu. Sevdiği adamı uyurken seyretmek onun için eşsiz bir mutluluktu. Öpmek istedi ama hareket ederse sevdiceğini uyandırabilirdi. O yüzden vazgeçip yüzüne dokundu. Sıcacıktı yüzü insanın içini ısıtıyordu. Dudaklarında işaret parmağını gezdirmeye başlamıştı ki Min Ho parmağını ısırdı. 'Ahh!' deyip çekti elini. Min Ho gözü kapalı gülümserken Hayal yavaşça vurdu ona. Min Ho da gözlerini açtı. Karanlığın içinde parlıyorlardı. Sahi ne kadar uyumuşlardı? Hava kararmış yıldızlar ortaya çıkmıştı. Hayal kafasını yıldızlara çevirdi. Çok güzel görünüyorlardı. Doğruldu ve sanki tutabilecekmiş gibi elini yıldızlara uzattı. Min Ho da yanına gelmişti. Elleriyle yerden destek alıp kafasını geriye attı ve o da yıldızları seyre daldı. Hayal sonunda elini indirmişti ama gözlerini yıldızlardan ayıramıyordu. Derken bir yıldız kaydı. Bunun şaşkınlığıyla ikisi de birbirine döndü. 'Hadi dilek tutalım!' dedi Hayal heyecanla ve gözlerini kapatıp bir dilek tuttu. Min Ho da aynısını yapmıştı. Hayal gözünü açtıktan sonra Min Ho'ya döndü ve heyecanla "Ne tuttun?" diye sordu. Min Ho cevap verdi:
- Birlikte uzun bir ömür yaşamayı. Sen?
- Birlikte elele ölmeyi...
Hayal bu sözleri söyledi ve yüzü dondu. Gözleri şaşkınlıktan açıldı ve durumu anlamlandırmaya çalıştı.
Hayal birden gözlerini açtı. Rüyasındaki şaşkınlık devam ediyordu. O anda beyni sadece rüyanın son kısmını düşünüyordu. O şaşkınlığı ve soyutlanmayı. Aslında bunun ne olduğunu biliyordu. Daha önce başına gelenler sayesinde işin sırrını çözmüştü. Rüyanın sonundaki soyutlanma 'olacakların' habercisiydi. Bir kaç kez başına gelmişti. Bazen rüyasında geleceği görüyordu Hayal. Hangisinin rüya hangisinin gelecek olduğunu bilemiyordu başlarda. Rüyası birebir gerçekleştiğinde kafasına dank ediyordu. Daha sonra farketmişti ki rüyasının sonundaki şaşkınlık aslında gerçekleştiğinde 'ben bunu rüyamda görmüştüm' diye hatırladığı andaki şaşkınlıktı. Rüyasının böyle bitmesi bunun işaretiydi. Ama bu sefer fazla uçmuştu sanki? Ne yani bunları gerçekten Lee Min Ho ile yaşayacak mıydı?
Yanılmamayı dileyerek saate bakmıştı. Saat 9 olmak üzereydi. Bu kadar erken kalktığına inanamayarak yatağında doğruldu. Gözlerini kapatmış rüyasını düşünüyordu. Nasıl devam edecekti acaba uyanmasaydı? Bu sırada telefonu çalmaya başladı. Efe'nin resmini görünce dün geceyi hatırladı. "Hayaller hayatlar..." diyerek aramayı cevapladı.
Hayal: Alo?
Efe: Günaydın. Nasılsın n'apıyorsun?
H: Hiç yeni uyandım yatakta oturuyorum. Sen?
E: Ben de yeni uyandım. Başım ağrıdan çatlıyor resmen! Kahve yapacağım şimdi. Anca toplarım.
H: Tamam. Toplada gel bize. Araba bende biliyorsun.
E: Biliyorum biliyorum. Bir saate kadar gelirim sana.
H: Tamam bekliyorum o zaman. Geldiğinde görüşürüz. Başka bir şey diyor musun?
E: Eee... Yok hayır. Gelince görüşürüz.
H: Tamam. Hoşçakal.
E: Hoşç....
Hayal Efe'nin sözü bitmeden kapatmıştı. Telefonu yatağa bırakıp kalktı ve banyoya yöneldi. Hızlıca duşunu alıp saçını kurutmaya başladı. O da yavaş yavaş kendine geliyordu. Saçı kuruyunca dolabın önüne geçip eline ilk geçen şeyi giyindi. Kırmızı v yaka bir bluz ve siyah kısa etekti giyindiği. Ayna da bir bakıp yakıştığını düşündü ve makyajını yapmaya geçti. Makyajını tamamlayıp saçını doğal haliyle salık bıraktığında tekrar aynaya baktı. Tamamdı işte güzel görünüyordu. Aşağıya mutfağa indi. Kahvaltıyı toplayan annesi Hayal'i görünce şaşırdı.
Gül Hanım: Ooo kimleri görüyorum. Sabah şerifleriniz hayırlı olsun Hayal Hanım. Bu erken saatte uyanmanızı neye borçluyuz?
Hayal: Günaydın anneciğim. Mistik bir rüyaya diyelim :)
G. H.: Gerçekten mi? Bu sefer ne gördün?
H: Kore'de bir akşamüstü. Çok güzeldi.
G. H.: Aman güzel olsun kızım. Kore işi kesinleşti o zaman?
H: Evet öyle sanırım.
G. H.: Aynı şaşkınlıkla bitmişse rüyan kesinleşmiştir :)
Hayal gidip annesine sarıldı.
H: Çok güzel şeyler olacak anne. Çok güzel!
G. H.: İnşallah. Neyse erken kalktığına göre birlikte mi gidiyoruz?
H: Yok anneciğim. Efe gelecek. Dün arabasını ben aldım eve gelirken. Onu alacak.
G. H.: Doğru. Babanı geçirirken görmüştüm kapıda. Kızım konusu açılmışken n'olucak bu Efe'yle senin haliniz? Eğer ciddiyse..
H: Bir şey olmayacak anne. Hem biliyorsun biz sevgili falan değiliz. Yani ciddilik bi durum yok.
G. H.: Sen öyle diyorsan... Neyse ben çıkıyorum bugün geç kaldım zaten. Cafede görüşürüz.
H: Şey anne ben bugün cafeye gelemeyeceğim sanırım. Müge'yle alışverişe çıkalım diye konuşmuştuk. Sonra da eve gelir otururuz belki.
G. H.: Peki madem akşam görüşürüz.
Gül Hanım kızını öpüp evden çıktı. Hayal salona geçip gazete okumaya başladı. İç açıcı bir haber yoktu hiç. Bu memlekette iyi bir şeyler olmaya ne zaman başlayacaktı? Sonra kapı çaldı. Hayal kapıyı açtığında Efe'yi gördü. Gene çok yakışıklı olmuştu. Yüzü ifadesiz bakıyordu öyle. Hayal içeriye davet etti. Efe etrafı süzerek salona geçti. Bej koltuğa oturup televizyonu açtı. Hayal odaya girdiğinde çizgi film izleyip gülüyordu.
Efe: Bu Gumball'a hastayım yaa :)
H: Büyü artık Efe gerçekten!
E: Senin de sevdiğini biliyorum. Gel birlikte izleyelim.
H: Sen izle ben kendime çay alacağım ister misin sen de?
E: Çaya ne zaman hayır dedim ki? Demli olsun.
H: Biliyorum. Hatırlatmana gerek yok.
Hayal çayları alıp gelmişti. Efe'yse hala kahkahalarla gumball izliyordu. Hayal çayı verip diğer koltuğa oturdu ve o da izlemeye başladı. Efe'ye diyordu ama kendisi de gerçekten çok seviyordu çizgi filmleri. Çocukluğunda babasıyla pazarları Red Kid izlediği günler geldi aklına. Bölüm bitince Efe Hayale döndü.
E: Ee napıyorsun bugün?
H: Mügeyle alışveriş.
E: Hadi ya! Ben de birlikte takılırız demiştim.
H: Üzgünüm planı çoktan yaptım.
E: Alışveriş yapmasanız da birlikte bir şeyler yapsak? Sen ben Müge Murat?
H: Olmaz canım. Sen kendine başkasını bul.
E: Hayal n'oluyor? Dünden beri bi soğuksun.
H: İstediği zaman arayan birisine bu kadar vakit ayırabiliyorum canım. Çayın bitmiş ben anahtarını getireyim de git artık.
E: Hayal! Otur düzgünce konuşalım.
H: Düzgünce. Peki öyleyse dinle. Ben bu saçmalıktan bıktım Efe. Ne olduğumuz belli bile değil. Kendime yeni bir hayat kurmak istiyorum. Düzgün bir hayat. Anlıyor musun?
E: Bensiz bir hayattan bahsediyorsan nah kurarsın! Biz kopamayız kızım asıl sen bunu anla. Burada olduğun sürece kopamayız! Sonu ne olur bilmiyorum ama biz birbirimize aidiz. Ne ben sensiz olabilirim ne sen bensiz!
H: Burada olduğum sürece öyle mi? İyi ben de giderim o zaman!
E: Nereye gidiyorsun ya hayırdır! Gidemezsin bir yere!
Hayal bir an gaza gelip pot kırmıştı. Ama şimdi kendindeydi ve toparlaması gerekiyordu.
H: Bir yere gittiğim yok ama böyle devam ederse bulurum gidecek bir yer. Madem kopmak için bu şart hiç düşünmem giderim.
Bunları söyleyip odasına çıktı. Arabanın anahtarlarını alıp aşağıya indi. Efe ayağa kalkmış Hayali bekliyordu. Hayal anahtarı Efenin eline verdi ve "Git Efe daha fazla burada durmanı istemiyorum" diye bağırdı. Efe tam ağzını açmış bir şey söyleyecekti ki vazgeçip ağzını kapattı. Birden Hayale sarıldı ve "N'olur böyle yapma bu ikimize de acı verir. Nolur beni sensiz bırakma." dedi. Bunu hiç beklemeyen Hayal birden çözüldü ve o da Efeye sarıldı. Ama eskisi gibi değildi. Bunun farkındaydı ve Efe de farketmişti. Daha sıkı sarıldı Efe.
E: Hayal ben seni çok seviyorum. Ben buna ad koymak istiyorum. Lütfen kabul et ve sevgilim ol tekrardan. Bu sefer olacak inanıyorum. Bu sefer yürütebileceğiz.
Hayal yürütemeyeceklerini çok iyi biliyordu. Nedenini bilmese de Efe ile sevgili olmak onları yıpratıyor, birbirlerinden uzaklaştırıyordu. O anda Hayalin aklına bir fikir gelmişti. Az önce ne diye düşünmüştü? Onları uzaklaştırıyordu. Uzaklaştırıyordu! İçinden 'EVREKAA!' diye bağırdı ve cevap verdi.
H: Tamam tekrar deneyelim o zaman.
Duyduklarına inanamayan Efe önce bi kalakaldı. Sonra ise Hayali kucağına alıp döndürmeye başladı. Sanki baba oluyosun demişti Hayal! Tüm bunlar olurken Hayal suçluluk hissetmeye başlamıştı bile. Efe'yi kandırdığı ve bir plana başladığı için değil, saçma gelse de rüyasındaki 'adamı' aldatmış hissettiği için.
Hayal sonunu bilmediği bir yola girmişti. Bu yolun onu Min Ho'ya ulaştıracağına inanıyordu. 'Aşkta her şey mübahtır' diye hatırlattı kendine ve Efeye biraz daha sarıldı.

~4. Bölüm Sonu~
Uzun bir bölüm oldu. Umarım sıkılmazsınız. Takipte kalın. Seviliyorsunuz :*
 
05-06-2015 05:04 PM
Tüm Mesajlarını Bul Alıntı Yaparak Cevapla
minozAbet Çevrimdışı
Minoz Fan

Mesajlar: 249
Üyelik Tarihi: Feb 2015
Rep Puanı: 39
Mesaj: #6
RE: Umutlar ve Hayaller
 
5. Bölüm

Hayal saat 7.45te çalan saatin sesiyle sıçrayarak uyandı. Hemen duşa girdi. Üzerini giyinip saçını makyajını yaptı. Aşağıya koşarak indi. Kahvaltı masasındaki ailesini selamladı masadan ağzına bir zeytin attı. Hemen bir bardak su içip herkese el salladı ve koşarak çıktı. Arkasından bakakalan aile üyeleri hala buna alışamadıklarını anladılar. Hayal erkenden uyanıp herkesten önce evden çıkacaktı ha? Ne günlere kalmışlardı. İlk yorumu Batu yaptı:
Batu: Ben okumaktan bıktım bu kız daha fazla okuyabilmek için koşarak kursa gidiyor. Aklını yitirmiş olmalı! Bu kadar meraklıysa benim yerime de okusun hiç şikayet etmem valla.
İzem: Emin misin abi? Sizin bölümün erkek nüfusunu unutuyorsun sanırım?
B: Doğru dedin kız prenses. Zaten benim yerime de okuyamaz. Oohh iyi ki de okuyamaz. Sen de ileride hiç mühendislik falan düşünme abicim tamam mı? Hemşirelik ebelik falan oku sen.
İ: Abi ne diyosun Allah aşkına! Ben hedefimi belirledim zaten psikoloji okuyacağım. Rahat olabilirsin erkek nüfusu çok yoğun olmuyor oralarda.
B: Nasılsa kontrole gelirim ben. Hem sen hem de oradaki zibidiler ayaklarını denk alırlar.
İ: Abi yemin ederim psikopatsın. Daha gitmediğim okula kontrole geldin bir de herkese ayar verdin. Tebrik diyorum maçoluk dalında bir rakibin daha yok.
Mehmet Bey: Amma goygoy yaptınız. Atışmayın da devam edin yemeye. Geç kalacaksınız yoksa. Ayrıca Batu bence ablanı örnek al. Onu senin yerine okutmayı düşüneceğine derslerine odaklan da alttan ders bırakmadan nasıl bitirirsin dönemi ona odaklan. Sahi vizelerin ne zamandı?
B: Hatırlatma baba pazartesi başlıyor :(
M. B.: O zaman çalılmalara başla son güne bırakma.
B: Tamam baba merak etme halledeceğim ben onu.
Gül Hanım: Sohbet iyi de gerçekten geç kaıyorsunuz. Saat sekiz buçuğa geliyor. İzem hadi kızım al çantanı bugün birlikte çıkalım ben bırakırım seni.
İ: Tamam anne hemen çıkıyorum.
İzem kalkıp çantasını almaya odasına çıkarken Batu konuşmaya devam ediyordu.
B: Anne bence hergün sen götür bu kızı. Yolda laf atıyorlar mı acaba diye endişelenip duruyorum.
G. H.: Off Batu! Fazla abartıyorsun. Kalk hadi kalk geç kalıyorsun.
Batu başka bir şey demeden kalkmıştı masadan. Ceketini giyip defterlerini koluna aldı ve el sallayıp çıktı.
Hayal Mügeyi almış kursa doğru gidiyorlardı. 1 ay olmuştu kursa başlayalı. İlk derslerde sıkılmışlardı çünkü harflerin okunuşlarını yazılışlarını hecelerin nasıl kurulduğunu anlatıyorlardı. Bu bir hafta sürmüştü ama Hayal de Müge de bunları biliyorlardı. Çoook önce merak edip öğrenmişlerdi. Şimdi dersler ilerlemiş daha eğlenceli olmaya başlamıştı. Bir kere çok kolaydı çünkü Türkçe ile aynı kökten geliyordu. Cümle yapısı hemen hemen aynıydı. Sondan eklemeli bir dildi. O yüzden kolay ve eğlenceli gidiyordu.
Dersten çıktıktan sonra kafeteryaya gitmişlerdi. Bir masaya oturdular ve Müge sordu:
Müge: Efeyle nasıl gidiyor?

Hayal: Çok eğlenceli :) Bir buçuk ayda bu kadar sonuç alacağıma inanmıyordum ama oldu. Bildiğin boğuyorum onu :) Onu yapma bunu yapma niye aramadın beni neredeydin kiminleydin başkası var demi pislik seni gibi sürekli dırdır edip olay çıkartıyorum. Benden bıkmış olması lazım ama sanırım direnmeye çalışıyor. Tam gaz devam edip onu kendimden tamamen uzaklaştıracağım.
M: Peki sen ne hissediyorsun bunları yaparken? Efeye karşı hislerinin eskisi gibi olmadığını biliyorum. Ama acı vermiyor mu sana?
H: İlginç ama hayır. Ona böyle davrandığım için bazen kendime kızıyorum çünkü gerçekten çok üzerine gidiyorum. Ama tek yol bu. Benden bu şekilde nefret etmesini sağlayacağım ve önümde durması için bir sebebi olmayacak.
M: Haklısın sanırım. Eh senin için acı verici olmuyorsa devam karşim ben destekliyorum :)
H: Eyvallah hanım kız :) Bence sen de Murata aynısını yap.
M: Oha lan iyi fikir! Bunu bu kadar zamandan sonra düşünmüş olsan da iyi geldi aklına. Benim gelmemişti mesela. Tamam o zaman ne yapmam gerekiyor?
H: En son ne zaman aradı ne zaman mesaj attı?
M: En son dün gece aradı. Sonra da mesaj atmadı.
H: Harika! Şimdi al eline telefonu. Saat 2 oldu bu saate kadar aramalıydı değil mi ama? Gir mesajlara ve yaz kızım: 'Sana da günaydın sağol iyiyim sen nasılsın? Bu kadar saattir sesin çıkmadığına göre ya çok iyi olmalısın ya da ölmüş! Umarım ikincisidir yoksa ben bizzat kendi ellerimle öldüreceğim seni.' Nokta. Yazdıysan gönder kardeşim.
M: Ağır oldu sanki ya?
H: Aman bir şey olmaz abi gönder gitsin.
M: Tamam lan. Ahanda gönderdim işte.
H: Aferin kardeşim. Bundan sonra aramadığı her yarım saat için böyle trip mesajları gönderiyorsun. Anlaştık mı?
M: Anlaştık. Umarım işe yarar. Aaa arıyor! Ne dicem şimdi buna?
H: Mesajdaki gibi atar ve tribe devam. Hadi göreyim seni.
Müge: Ne var?
Muratın sesi duyuluyordur.
Murat: Ne mi var? Attığın mesajı kendinde değilken yazdın sanırım. Ne var dediğine göre.
Müge: Gayet kendimdeydim canım! Kaç saat oldu sen neden aramıyorsun beni ha neden?
Murat: Dün konuştuktan sonra uyudum. Sabah kalktığımda da senin dersin başlamıştı ben de aramadım.
Müge: Ya bırak ya! Mesaj da mı atamadın? Yoksa derste dikkatim dağılmasın diye mi düşündün?
Murat: Müge ne yapmaya çalıştığını gerçekten anlamadım ama sinirlerim bozuluyor artık!
Müge: Sinirleri bozuluyormuş beyimizin! Hem suçlu hem güçlü şuna bak! Tamam tamam ben daha fazla bozmayım senin sinirini. Ne halin varsa gör!
Müge Muratın bir şey söylemesine izin vermeden kapatmıştı telefonu. Hayal şaşkın bir halde Mügeye bakıyordu.
Müge: Ohh bee! Çok rahatlatıcıymış! :)
Hayal: Abi naptın sen? Amma doluymuşsun daha ben Efeye böyle ayar veremedim. Valla helal olsun saygı duydum.
M: Harbiden çok eğlenceliymiş bu :) Kötü olmak ne kadar zevkli la :) İddiaya girelim mi?
H: Girelim ne iddiası?
M: Hangimiz daha önce kurtulacak iddiası.
H: İyi gaza geldin kardeşim :) Tamam ben varım. Nesine giriyoruz?
M: Mmm bi düşüneyim... Buldum! Kaybeden kazananı tatile götürecek. Bir hafta sonu İzmir tatili. Masraflar kaybedenden.
H: Kabul.
Bu konuşmadan sonra kalkıp Hayallere gittiler. Önce biraz Hayalin odasında internette takıldılar. Sonra salona playstation oynamaya indiler. En büyük zevklerinin arasında bunlar vardı. Playstation, X-Box ve bilardo oynamaya bayılıyorlardı. Öyle ki ilk defa oynadıkları erkekler onlarla dalga geçerek başlarlardı. Oyun sonunda açık ara farkla yenildiklerinde ise şaşkınlık, sinir ve utançtan kıpkırmızı olurlardı. Birbirleriyle oynadıklarında ise başabaş bir rekabet olurdu ve daha çok eğlenirlerdi. Mutlak galip diye bir şey yoktu.
Bugünkü oyunun üçünü Hayal dördünü Müge kazanmıştı. Oyun bittikten sonra Hayal bir sigara yakıp Mügeyi tebrik etti. Kendi aralarında şakalaşırken Hayalin telefonu çaldı. Efe arıyordu. Hayal sigarasından derin bir nefes alıp telefonu açtı.
H: Söyle
Efe: Bugün aramadın kendimi boşlukta hissettim. İyi misin?
H: Son oyunu Mügeye vermeseydim daha iyi olabilirdim. Ama genel olarak iyiyim.
E: Oyun yüzünden mi ekildim yani?
H: Sabah kurs öğleden sonra da oyun için evet.
E: Bozuldum lan! O kursa niye gidiyorsun hala anlamış değilim. Ne işine yarayacak ki Korece?
H: Aklının ermediği şeylere kafa yorma sen. Zamanı gelince anlarsın ne işe yarayacağını.
E: Merakla bekliyorum. Bu akşam buluşalım mı?
H: Olabilir bilmiyorum. Haber veririm sana.
E: Tamam o zaman. Seni seviyorum aşkım görüşürüz.
H: Görüşürüz.
Hayal kapattı telefonu. Mügenin mutfağa gittiğini farketmemişti. Müge elinde iki kahveyle döndü.
M: Ne diyor?
H: Akşam görüşelim diyor.
M: Görüşecek misin peki?
H: Bilmem görüşürüm heralde.
Kahvelerini içmeye başladılar. Hayal bir sigara daha yaktı. Sigarasının dumanını izlerken buluşmaya karar verdi ama hemen Efeyi arayıp haber vermedi. Mügeyle biraz daha laklak edip Mügeyi yolcu etti. Müge Hayalin arabasıyla geldiği için giderken Hayalin arabayı aldı ve gitti. Yarın Hayali Müge alıp kursa öyle gideceklerdi.
Saat 7ye doğru tüm ev ahalisi gelmişti. Hayal Efeye buluşalım diye mesaj atmıştı. Yemekte annesine ve babasına Efeyle dışarı çıkacaklarını söyledi. Batu hemen atladı
Batu: İyi ben de geliyorum o zaman.
Gül Hanım: Ne işin var senin onların yanında? Otur oturduğun yerde!
B: Asıl o dallamanın ablamın yanında ne işi var?
Mehmet Bey: Laflarına dikkat et Batu!
Hayal: Sorun değil gelebilir.
Batu da dahil olmak üzere tüm gözler Hayale döndü. İzem çatalını düşürdü. Gül Hanım lokmasını yutamadı ve öksürmeye başladı. Mehmet Bey şaşkın şaşkın bakıyordu. Batu yüzünde zafer kazanmış bir ifadeyle kafasını sallıyordu.
B: Aslan ablam! Ben üzerime düzgün bir şeyler giyeyim o zaman. Hadi size afiyet olsun.
Batu kalkmış odasına yönelmişti. Herkes toparlanmış anlamaya çalışıyorlardı. Hayal Batuyla Efeyi bir araya mı getirecekti? Hayal masadakileri soru işaretleriyle bırakıp hazırlanmaya çıktı. Kolsuz dar lacivert mini elbisesini giyinmişti. Gece makyajını yapmış saçlarını düzleştirmişti. Siyah kafes ayakkabılarını ve siyah çantasını alıp aşağıya indi. Batu da siyah bir kot pantolon üzerine beyaz t-shirt ve siyah deri ceketini giyinmişti. Çok karizmatik görünüyordu. Hayal çıkarken üzerine siyah hırkasını aldı ayakkabılarını da giydi ve Batunun koluna girip dışarıya çıktı.
Efe kapının önünde bekliyordu. Batuyu görünce şok oldu ama kendisini toparlaması uzun sürmedi. Hayal ve Batu yanına geldiğinde gülümsüyordu. "Harika görünüyorsunuz. Batu bu şerefi neye borçluyuz?" dedi. Hayal cevap verdi: "Bu gece sarhoş olmak istiyorum ve o arabayı kullanacak. O yüzden sen arabayı buraya bırak Batunun arabasıyla gidelim. Yarın tekrardan buraya gelmek zorunda kalma. Dönüşte buradan kendi arabana biner gidersin" dedi ve Batuyu arabaya doğru sürükledi. Batu hayal kırıklığına uğrasa da ablasını o herifle başbaşa bırakmadığı için halinden memnundu. Efe kendi arabasından alacaklarını alıp Batunun arabasına bindi. Yolcu koltuğunda hayal olduğu için arkaya oturmak zorunda kalmıştı. Kendisini çok dışlanmış hissetti ve bu gecenin uzun olacağını anladı.
Batu gaza bastığında Hayal umarsızca camdan dışarıya bakıyor, Efe ise bu geceki planlarını ertelemek zorunda kalmanın hayal kırıklığıyla somurtuyordu.
~5. Bölüm Sonu~
Seviliyorsunuz :*
 
05-08-2015 10:38 PM
Tüm Mesajlarını Bul Alıntı Yaparak Cevapla
minozAbet Çevrimdışı
Minoz Fan

Mesajlar: 249
Üyelik Tarihi: Feb 2015
Rep Puanı: 39
Mesaj: #7
RE: Umutlar ve Hayaller
 
6. Bölüm

Radyoda çalan şarkıya Hayal bağırarak eşlik ediyordu. Batu halinden oldukça memnundu. Efe ise arkada somurtmaya devam ediyordu. Bu gece çok özel olacaktı ama Hayal Batuyu da getirerek tüm planı mahfetmişti.
Batu Efenin dediği yere arabayı parketti ve bara doğru yola koyuldular. Batu ablasının koluna girmişti hemen. Efe bozulsa da çaktırmayıp Hayalin diğer tarafına geçti. Bara girdiler ve köşedeki bir masaya oturdular. Hayal hızlı bir başlangıç yapıp vişne-vodka söylemişti. Efe de aynısından dedi barmene. Barmen Batuya döndü. Batu sadece enerji içeceği söyledi. Efe çerez de getirmelerini hatırlattı ve barmen siparişleri getirmek için masadan ayrıldı. Siparişleri getirdi masaya bıraktı ve döndü. Hayal pipeti çıkartıp bardaktan büyük bir yudum aldı. Batu ablasını hayretle izliyordu. Onu hiç böyle görmemişti ama Hayal daha başlangıçtaydı.
Efe sessizce izliyordu. Hayal bardağını çabucak bitirdi ve bir tane daha söyledi. Batu ilk şaşkınlığını bir kenara bırakıp etrafı süzmeye başladı. Bu mekana ilk defa geliyordu. Beğendiğine karar verdi ve daha sonra arkadaşlarıyla da gelmesi gerektiğini kafasına not etti. Ablasının barmene seslenmesiyle tekrar masaya odaklandı. Ablası ikinci bardağını da bitirmiş tequila shot söylüyordu. Endişeli bir şekilde Efeye baktı; Efe sadece dudak bükmekle yetinmişti. Batu geldiği için tekrar mutlu oldu. Ablasını böyle sarhoşken bu adamla bırakmadığı için memnundu. Eğer sapıtırsa onu eve götürebilirdi. Ablasının bu kadar iyi içici olduğunu da bilmiyordu doğrusu. Üçüncü shottan sonra başlamıştı kahkahaları. Dördüncü bardağı da yuvarlayıp sigarasını yaktı ve dans pistine gitti.
Batunun beklediği an gelmişti: Efeyle yalnız kalmıştı. Ablası gelmeden konuşmak istediği için hemen lafa başladı.
Batu: Siz ablamla sevgili misiniz şimdi?
Efe: Evet. Yeniden birlikteyiz.
B: Yeniden derken?
E: Birkaç yıl önce denemiştik ama yürümediği için ayrılmıştık. Tekrar başlayalı bir buçuk ay falan oldu.
B: O süre içinde görüşmeye devam ettiniz ama?
E: Garip bir durum kabul ediyorum ama ablanla aramızdaki şey -bağ mı desem duygu mu desem bilemiyorum- çok güçlü birbirimizi bırakamıyoruz.
B: Bu onunla Koreye gideceğin anlamına mı geliyor?
E: Kore ne alaka?
Batu cevap veremeden Hayal masaya dönmüştü ve ikisini de dansa kaldırdı. Dans ederken oldukça sevimli görünen Hayale ikisi de hayranlıkla bakıyordu. Batu 'Bu kadın benim ablam' diye düşünürken Efe de 'Bu kadın benim sevgilim' diye kafasından geçiriyordu. Hayal ikisini de dışlamadan dans ediyordu.
Sigarasının bittiğini görünce masaya döndü. Beyler de arkasından gittiler. Masaya oturup bir sigara daha yaktı ve bir shot daha attı. İçine bir titreme geldi ve buna güldü. Sonra şarkıya eşlik edip ritim tutmaya başladı. Batu da ona katıldı ve birlikte söylemeye devam ettiler. Efe eve kendi arabasıyla döneceği için bardağı tam bitmeden bıraktı. Sarhoş olmamalıydı. Hem zaten ayık kafayla düşünmesi gereken şeyler vardı. Batu ne demek istemişti ki? Hayal Koreye mi gidiyordu? Pek ihtimal vermedi Efe. Daha doğrusu vermek istemedi. Muhtemelen Batu gıcıklık olsun diye uydurmuştu. Batuya sinir olmuştu. Hem gecelerini mahfetmiş hem de kafasına bir sürü soru yerleştirmişti. Kıskanç olduğunu biliyordu Batunun. Ablasını da İzemi de kimseyle paylaşamadığını kimseyi onlara layık görmediğini biliyordu. Ama şu anda da Efe kıskanıyordu. Evet Hayali kardeşinden kıskanıyordu. Çok eğleniyor olmalarını kıskanıyordu. Hayal bunu hissetmiş gibi Efeye döndü ve elini tutup gülümsedi. Bu sefer Batu bozuldu. Hayal Efenin gönlünü aldığını düşünüp tekrar bardakları arka arkaya kafaya dikti. Artık başının döndüğünü hissediyordu. Güzel! Sarhoş olmayı başarmıştı. Bir sigara daha yaktı ve dans edenleri izlemeye başladı. Kafasıyla ritim tutmaya çalıştı ama kafasını kaldıramıyordu. Bu haline güldü. Aslında histerik bir gülüştü bu.
Sigarasının bittiğini farketti ve izmariti küllüğe bıraktı. Karşısında onu izleyen iki çift göze ayrı ayrı baktı. Parmağını kaldırdı bir şey söylemesi gerekiyordu ama şu anda parmağını hangisine doğrulttuğunu seçemiyordu. İkisinin görüntüsü de birbirine giriyordu. Ve bir elinde iki işaret parmağı vardı. Hayal bu haline tekrar güldü ve kafasını masaya bıraktı. Sızmıştı.
Hesabı istediler ve kalktılar. Efe Hayali kucağına alıp götürmek istedi ama Batu izin vermedi. Ablasını kucağına aldı. Efe de Hayalin kollarını Batunun boynuna iyice doladı ve arabaya doğru öyle yürüdüler. Efe Kore işinin aslını sormak istiyordu ama Hayalden dinlemenin daha doğru olacağını düşünüyordu. Sevgilisinin erkek kardeşine böyle bir şeyde güvenemezdi. Arabaya vardılar. Efe arka koltuğun kapısını açtı ve Batunun onu oraya yerleştirmesine yardım etti. Batu şoför koltuğuna Efe de yolcu koltuğuna oturdu ve yola koyuldular. Yol boyunca ikisi de tek kelime etmedi. Eve vardıklarında Batu Efeye evin anahtarını verip tekrar ablasını kucağına aldı. Efe önce evin sonra Hayalin odasının kapısını açıp Batuya yardımcı oldu. Batu ablasını yatırdı üzerini örttü ve odadan çıktı. Seslere uyanan annesiyle karşılaştılar. Batu annesine ablasının sızdığını ve onu üstüyle yatırdığını söyledi. Gül Hanım da tamam ben hallederim deyip Hayalin odasına üzerini değiştirmeye ve makyajını silmeye girdi.
Efe aşağıya inmişti ama dışarı çıkmamıştı. Batu da yanına indi ve ona kapıya kadar eşlik etti. Efe arabasına binerken Batu seslendi. "Efe! Ablamı üzme ve ona hiçbir konuda engel olma. Eğer üzüldüğünü farkedersem ya da onu yapmak istediği herhangi bir şeyden alıkoymaya çalıştığını öğrenirsem hayatını kaydırırım. Ve emin ol farkeder ve öğrenirim. Şimdi gidebilirsin." Efe cevap verecek oldu ama Batu çoktan bahçe kapısını kapatmış eve doğru yönelmişti. O da arabasına binip cebindeki yüzüğü çıkarttı. Bugün bu yüzüğü Hayalin parmağına takmış olabilirdi. Efe iç çekip yüzüğü kaldırdı ve evine doğru yola koyuldu.
Hayal ertesi gün büyük bir baş ağrısıyla açtı gözünü. Odasına nasıl geldiğini de pijamalarını ne zaman giydiğini de hatırlamıyordu. Saate baktı ve kendisini tebrik etti. Dün geceye rağmen vaktinde uyanabilmişti. Hemen duşa girdi. Suyu her zamankinden biraz daha soğuk ayarlamıştı. Artık tamamen ayıldığını hissedebiliyordu. Ama baş ağrısı geçmemişti. Duştan çıkıp çekmecesini açtı ve bir Alka Seltzer -alkol sonrası baş ve mide ağrısı olmaması için kullanılan bir ilaç- içti. Sonra saçını kurutmaya başladı. Saç kurutma makinesinin sesini duyan annesi kapıyı tıklattı ve Hayalin odasına girdi.
Gül Hanım: Günaydın. Uyanabilmişsin.
Hayal: Günaydın anneciğim. Dünü hatırlamıyorum yaa. Ben buraya nasıl geldim biliyor musun sen?
G. H.: Batu kucağında getirdi. Üzerindekileri de ben değiştirdim. Derdin neydi de içtin o kadar?
H: Dertten değil be annem keyiften.
G. H.: İnanmadım ama neyse. Hadi hazırlan da in aşağı. Ben de sana bi kahve yapayım.
H: Sağol annelerin en güzeli. Hemen geliyorum ben.
Hayal üzerine koyu renk kotunu ve açık mavi gömleğini giydi. Kot ceketini de alıp aşağıya indi. Annesi kahvesini yapmış masaya koymuştu. Babası dün eğlenip eğlenmediklerini sordu. Batu hemen çok eğlendiklerini zaten dozunda bıraktıklarını dans edip geldiklerini söyledi. Babası inanmış görünüyordu ama İzem yememişti. Abisini ablasına göz kırparken yakaladıktan sonra ise emin olmuştu.
Hayal kahvesini içip çantasını aldı. Spor ayakkabılarını da giyinip Mügeyi beklemeye başladı. Birkaç dakika sonra önce arabanın ardından da kornanın sesini duydu ve evdekilere el sallayıp çıktı. Kurs her zamanki gibi güzel geçmişti. Son dersin bitiş zili de çaldıktan sonra çıktılar. Yemek yeyip eve geçeceklerdi.
Arabaya ilerliyorlardı ki Muratı gördüler. Hayal Mügeye baktı ama Mügenin şaşkın gözlerinden haberi olmadığı belli oluyordu. Murat ikisini de selamladı Mügeyi öptü ve lafa girdi.
Murat: Aşkım bugün birlikte romantik bir şeyler yapalım mı? Yemek yiyebiliriz sahile gidebiliriz boğaz turuna çıkabiliriz ne istersen.
Müge: Yorgunum sadece eve gitmek istiyorum. Başka zaman yapsak olur mu?
Mügenin cevabına bozulan Murat: En azından eve ben götürebilirim ama değil mi? Bana bu kadar vakit ayırabilirsin sanırım.
Müge Hayale baktı. Hayal alt dudağını uzatıp 'sen bilirsin' mesajını verdi. Müge Murata peki o zaman deyip Hayalle vedalaşmak için döndü.
Hayal: Bence anladı maraz çıkartacağını gene alttan alıyor. Demedi deme.
Müge: Ben de öyle düşünüyorum. Ama bu sefer yelkenleri suya indirmicem.
H: Hadi göreyim seni. Gazan mübarek olsun. deyip Mügenin sırtına vurdu.
Müge Hayale yüzünü buruşturup Muratın arabasına bindi. Murat arabayı çalıştırdı ve Hayalin yanından geçerken korna çaldı. "Kro" diye düşünürken Mügeye el salladı. Bir müddet arkalarından baktıktan sonra o da arabasına bindi ve cafeye gitti. Özlemişti valla cafeyi. Ne zamandır uğrayamıyordu.
Annesi Hayali görünce önce şaşırdı. Beklemiyordu bugün kızını. Hayal annesini selamlayıp mutfağa önlüğünü almaya gitti. Sonra da yardıma başladı. Sipariş alıyor, servis yapıyor, boşları topluyordu. Kendini işe kaptırmışken telefonu çaldı. Hemen cevapladı.
Hayal: Efendim?
Efe: Nerdesin konuşmamız lazım.
H: Cafedeyim gel buraya konuşalım.
E: Tamam geliyorum.
Ve Efe telefonu kapatmıştı. Bu kısa konuşma Hayali meraklandırmıştı. 'Acaba dün sarhoş olduktan sonra ağzımdan bir şey mi kaçırdım?' endişesiyle beklemeye başladı. Efe 15 dakika sonra gelmiş bir masaya oturmuştu bile. Hayal yanına gitti ve onu selamladı. Efe de onu selamladı ama yüzü biraz değişik gelmişti. Bir şeyler hakkında kendisiyle savaşıyor gibiydi. Hayal Efenin karşısına oturdu ve Efenin lafa girmesini bekledi.
~6. Bölüm Sonu~
 
05-10-2015 04:14 PM
Tüm Mesajlarını Bul Alıntı Yaparak Cevapla
« Önceki | Sonraki »
Cevapla 




Konuyu görüntüleyenler: 1 Misafir

İletişim | Lee Min Ho Turkey | Minoz Turkey | Yukarıya dön | İçeriğe Dön | Mobil Versiyon | RSS
[1] [2] [3] [4] [5] [6] [7] [8] [9] [10] [11] [12] [13] [14] [15] [16] [17] [18] [19] [20] [21] [22] [23] [24] [25] [26] [27] [28] [29] [30] [31] [32] [33] [34] [35] [36] [37] [38] [39] [40] [41] [42] [43] [44] [45] [46] [47] [48] [49] [50]