Konu Kapalı 
 
Değerlendir:
  • 5 Oy - 5 Yüzde
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Aşk Herşeye Değer
Yazar Mesaj
creassınd. Çevrimdışı
Minoz Fan

Mesajlar: 186
Üyelik Tarihi: Jul 2012
Rep Puanı: 15
Mesaj: #1
Aşk Herşeye Değer
 
facebook share twittershare
Ziyaretçilerin Bağlantıları Görebilmesi İçin Foruma Üye Olmaları Gerekiyor.

Lee Min Ho(Chin Ho)

Ziyaretçilerin Bağlantıları Görebilmesi İçin Foruma Üye Olmaları Gerekiyor.

Lee Min Jung(So Young)

Ziyaretçilerin Bağlantıları Görebilmesi İçin Foruma Üye Olmaları Gerekiyor.

Kim So Eun(Mi Cha)

Ziyaretçilerin Bağlantıları Görebilmesi İçin Foruma Üye Olmaları Gerekiyor.

Kim Bum(Jung Hee)

Konusu

Lise sona giden 18 yaşındaki So Young kendi halinde sıradan mutlu bir hayat sürmektedir. Tek isteği beladan uzak durup istediği okulu kazanmaktır. Ta ki okula yeni gelen 20 yaşındaki liseyi bir türlü bitiremeyen Chin Ho ile kantinde kavga etmeden önce. Chin Ho ailesiyle sorun yaşayan, kendi içinde yalnız,asi bir gençtir. Birbirlerinden pek hoşlanmayan bu ikili zamanla gelişen olaylarla birbirlerini tanımaya başlarlar ve bu sayede ikilinin arasında büyük bir aşk başlar.
 
09-23-2012 11:06 PM
Tüm Mesajlarını Bul
creassınd. Çevrimdışı
Minoz Fan

Mesajlar: 186
Üyelik Tarihi: Jul 2012
Rep Puanı: 15
Mesaj: #2
Aşk Herşeye Değer
 
1.Bölüm

Müdür felsefe dersini böler ve sınıfa girer sinirli olduğu her halinden bellidir. “Aramıza yeni katılan öğrencimiz Chin Ho. Kendisi geçmişte uyum sağlamakla sorunlar yaşamış ancak umuyorum burda uyumlu davranışlar sergileyecektir. Ders sizindir hocam.”

Felsefeci bu da nerden çıktı dercesine Chin Ho’ya döner “Chin Ho boş bir yer bul ve otur.”

Chin Ho en arkaya gider oturur.

Felsefeci işimiz var dercesine Chin Ho’ya bakar ve sınıfa sorar.

“Değişimin gerekli olmadığı zaman, değişimin olmaması gerekir Bu söz hakkında ne düşünüyorsunuz? Cuma günü 2 saat felsefe çekilmiyor değil mi? Bay Chin Ho!”

Chin Ho sinir bozucu bir ukalalıkla cevap verir “Evet hocam, aynen.”

Felsefeci git gide sinirlenerek “Pekte açık sözlüsün bakıyorum.”

Chin Ho gene aynı ses tonuyla “Allah vergisi hocam.”

O arada Chin Ho So Young’un dikkatini çeker yanındaki arkadaşına dönerek “Saygısız,ukala. Hiç sevmedim bu çocuğu.”

O arada tenefüs vakti gelmiştir. So Young kantine gitmek için sınıftan çıkmıştır.

Chin Ho sınıftan çıkan ilk kişi olan So Young’u görür. “Hey sen!” So Young kendisine seslendiğini düşünmediği için oralı bile olmamıştır. “Heey beyaz gömlekli sana diyorum!”
So Young arkasına dönüp tuhaf tuhaf bakmaya başlamıştır. “Beyaz gömlekli mi? Buranın bir okul olduğunu unuttun galiba? Burada herkes beyaz gömlekli.”

Chin Ho uzatma dercesine bakmaktadır. “Kantin nerede?”

“Merdivenlerden aşağı in ileride sağda.”

Chin Ho sırıtarak gitmiştir.

“Bari bir teşekkür etseydin.”

Chin Ho’nun ağzından: Şuraya bak! İnsanları anlamıyorum! Her tenefüs mü acıkılır? Her teneffüs kantine doluşmanın mantıklı bir yanı olamaz.

So Young sıranın en başındadır. Chin Ho sıra beklemekten sıkıldığı için herkesi itekleyerek sıranın en önüne geçmiştir. So Young kendisinide itmesine izin vermeden arkasına döner. “Hey ne yapıyorsun sen?”

“Görmüyor musun? Sıradayım. İzin verirsen kendime içecek birşeyler alacağım.”

“Vermiyorum. Bu kadar insan neden bekliyor? Biri gelsinde önümüze geçsin diye mi?”

“Uzattın ama. Abla bir çay versene bana.”

“Vermeyin. Önce bana daha sonrada kuyruktaki diğer kişilere vermeniz gerekiyor.”

“Ne yaptığını sanıyorsun sen?”

“Haklı olduğum düşündüğüm şeyi. Hem sen sırana geçmediğin sürece kuyruk artıyor ona göre. Bu gidişle 2.dersin sonunda anca alırsın çayını.”

Chin Ho sinirlenmiştir. “Ne baş belasısın sen!” diyerek So Young’u iter. So Young korkusundan duvara çarptığı elinin acısını unutmuştur. Bütün bu olayları izleyen müdür olaylara daha fazla seyirci kalamamıştır.

“Ne oluyor orda?”

“Görmüyor musunuz? Şu kıza haddini bildiriyorum!”

“Bu sana düşmez. Ne yapıyorsun sen?”

“Evet bana düşer çünkü sıramı aldı. Bana haksızlık etmeden önce diğer öğrencilerinize baksanız iyi olur.”

Müdüre ve So Young’a bakarak “Siz gerçektende yeni gelen öğrencilere böyle mi davranırsınız?”

Müdür So Young’u azarlarken So Young Chin Ho ile göz göze gelmiştir. Chin Ho bir eliyle 1-0 anlamında bir işaret yapar. Daha sonra eline aldığı çayı gösterip ıslık çalmaya başlar ve umursamazca çıkar kantinden.

O sırada So Young iyice deliye döner. “Demek 1-0 ha! Gösteririm ben sana!” Kestirmeyi kullanıp Chin Ho’ya yetişti ve Chin Ho’nun merdivenden çıktığı sırada ona çelme taktı ve “1-1” diyerek sırıtarak oradan uzaklaştı. Chin Ho daha fazla rezil olmamak için hiçbir şey olmamış gibi düştüğü yerden kalktı. İçten içe öfkeli bile olsa, kimseye belli etmeyecekti bu durumu. Hırkasının cebine gömdüğü ellerini hırsla sıkmaya başladı. O kızı bulup dersini vermekten başka hiçbir şey istemiyordu şuan!

Chin Ho sınıfa girdiğinde So Young’a baktı. İntikam duygusu tüm bedenini ele geçirmişti Chin Ho’nun. Okulu o kıza dar edecekti. Sıradaki dersin matematik olduğunu öğrenince suratını ekşitir ve gider en arkaya oturdu. Tahtadan ne kadar uzak o kadar iyi diye düşündü.
Matematikçi bir soru sorar. Chin Ho el kaldırır. Bütün sınıf şaşkın şaşkın bakar. Özellikle So Young.

“Evet evlat?”

“Lavaboya gidebilir miyim?”

Sınıftan gülüşmeler gelir.

Adamın bu işe canı sıkılır. “Peki, git.”

Sınıftan çıktığı sırada sınıfın kapısını kilitler kapının camına So Young’un görebileceği şekilde 2-1 yazar. So Young bir an olsun o yazdığı şeyin anlamını unutmuştur. Ne diyorsun anlamında tuhaf tuhaf bakar. O arada sınıfa attığı gaz bombası etkisini göstermeye başlamıştır.

Devamı gelecek bölümde.

Yorumlar için Ziyaretçilerin Bağlantıları Görebilmesi İçin Foruma Üye Olmaları Gerekiyor.
 
(Bu Mesaj 09-24-2012 02:45 PM değiştirilmiştir. Değiştiren : creassınd..)
09-24-2012 02:44 PM
Tüm Mesajlarını Bul
creassınd. Çevrimdışı
Minoz Fan

Mesajlar: 186
Üyelik Tarihi: Jul 2012
Rep Puanı: 15
Mesaj: #3
Aşk Herşeye Değer
 
2.Bölüm

Herkes korkuyla kapıya yönelmiş herkes birbirini itekleyerek kapıyı açmaya çalışıyordur. O arada sınıftan bir ses duyulur. “Yardım edin!” Bu ses So Young’un en yakın arkadaşı Mi Cha’ya aittir. So Young nefes alamayarak bayılmıştır ve öylece yerde yatmaktadır. Herkes onun başına üşüşmüştür ve o arada Chin Ho kapıyı açar ancak sınıfa girecek cesareti olmadığından sınıfa girmeden uzaklaşır. Mi Cha kapının açıldığını farkeder. “Kapı açıldı! Revire götürelim!” Revirdeki doktor herkesin dışarı çıkması gerektiğini kalabalık etmemelerini ister. Mi Cha istemeyerekte olsa dışarı çıkar.

O sırada Mi Cha’nın sevgilisi Jung Hee’nin bütün olanlardan haberi olmuştur ve telaşla Mi Cha’yı aramaktadır. Sonunda onu bahçede düşünürken bulur. Yavaşça onun yanına gider.

“Aşkım ne yapıyorsun burda?”
“Bugünkü olanları düşünüyorum.”
“Sen iyi misin?”
“Evet.”
“Seni çok merak ettim.”
“Merak etme, ben iyiyim. Şimdi So Young’un yanına gitmem gerek.”
Mi Cha ayağı kalktığı sırada Jung Hee onu kolundan tutar.
“Seninle konuşmamız gereken şeyler var.”
Mi Cha Jung Hee’nin surat ifadesinden ciddi birşeyler olduğunu anlamıştır ve merakla ona bakmaktadır.
“Chin Ho ile tanıştım.”
“Ne?! Neden onunla tanışma gereği duydun? Sana zarar verebilir!”

1 saat önce
Jung Hee telaş içinde Mi Cha ve So Young’u ararken duvara yaslanmış,yere boş boş bakan birini fark etmiştir. Çok geçmeden o kişinin tüm olayların sorumlusu olan Chin Ho olduğunu fark eder ve yakasına yapışır.
“Sendin değil mi?! Bütün o pislikleri yapan sendin?”
“Neden bahsediyorsun?”
“Bir de bilmiyormuşsun gibi davranıyorsun. Sınıfa attığın o gaz bombası nelere yol açtı biliyor musun?!”
“Sadece intikam almak istemiştim.”
Jung Hee onun bu soğukkanlılığına dayanamaz ve suratına yumruk atar.
“Sen gerçekten… Seni bir daha o ikisinin yanında görmeyeceğim. Yoksa senin için çok kötü olur anladın mı beni?!”
Chin Ho bu tehtidi çok çocukça bulur ve sırıtarak “Bunun seni ilgilendirdiğini sanmıyorum.Benim biriyle bir derdim var ve intikamımı alacağım. Er ya da geç. Unutma intikam soğuk yenen bir yemektir. Yemeği buzdolabına yeni koydum. Daha anca soğur. Üzgünüm."


“İşte böyle Mi Cha.”
“Bütün bu olanlara inanamıyorum.”
“İşte bu yüzden So Young’tan uzak durmanı istiyorum.”
“Bunu yapmayacağım.”
“Anlamıyorsun. Chin Ho onun etrafında olmaya devam edecek ve bu yüzden senin zarar görmene izin veremem.”
“Bana bir şey olmaz.“
“Mi Cha”
“Kapat bu konuyu. Dediğini dinlemeyeceğim.”
“Mi Cha!”
“O benim en yakın arkadaşım.”
“O senin en yakın arkadaşınsa ben neyinim?”
“Böyle devam edersen hiçbir şeyim olamayacaksın.”
“Ne yani? Bitti mi?”
“Evet. Ben beni sevdiklerimden ayırmaya çalışan bir erkek arkadaş istemiyorum. Artık görüşmeyelim.”
*
So Young kendine gelmiş ayaklanmıştır bile. Mi Cha yanına gelip onun ayakta olduğunu görünce telaşlanmıştır.
“Hey hey hey! Ne yapıyorsun sen?”
“Ben iyiyim.”
“Yaa tabi. Bayılan bendim zaten. Yat şuraya iyileşmelisin.”
“Ben hasta değilim.”
“Yat dedim!”
“Chin Ho nerede? Ona haddini bildirmem lazım.”
“Ne bileyim nerede? Hem sen neden bunları düşünüyorsun ki? Sana okuyacağın birşeyler getirebilirim. Ya da eline kağıt verebilirim. Böylece ne zaman sinirlensen yenilediğin listeyi tekrar yinelersin.”
“Jung Hee çok telaşlanmıştır.”
Mi Cha Jung Hee’nin adını duyunca gözleri dolar. So Young bunu farkeder, ayaklanır ancak Mi Cha onu eliyle durdurur.
“Neyin var?”
“Yok birşeyim. Ben iyiyim.”
“Anlat hadi.”
“Ayrıldık.”
“Anlayabiliyorum. Ama neden?”
“Jung Hee seninle Chin Ho yüzünden görüşmemi istemiyor. Chin Ho ile tanışmışlar. Gerekli gereksiz konuşmuş. Anlaşılan bu Chin Ho bu oyunu daha fazla sürdürecek gibi.”
So Young duyduklarına inanamamıştır. O an başından aşağı kaynar sular dökülmüştür. Ve hiçbir şey söyleyemez haldedir. Mi Cha telaşlanır.
“So Young?”
“Ama bu nasıl olur? Neden? Ben ne yaptım ona?”
“Bilmiyorum.”
“Ayrıca Jung Hee haklı Mi Cha. Onu affetsen iyi olur.”
“Hayır böyle bir şey olmayacak.”
“Mi Cha, ben etrafında olduğum sürece sende zarar göreceksin. Bunu senden isteyemem. Bu kadar bencil olamam.”
“18 yıl.”
“Ne?”
“18 yıllık arkadaşımsın So Young. Bunu benden nasıl istersin? Lütfen daha fazla konuşmayalım bu konuda. Seninle görüşmeye devam edeceğim işte o kadar.”
“Tamam kapatalım.”
Konuyu kapattıkları sırada müdür revire gelir.
“İyisin değil mi kızım?”
“İyiyim hocam teşekkür ederim.”
“Sana izin veriyorum. Öğleden sonra izinlisin. Evine gidebilirsin. Yalnız gece yatakhanede değil de kendi evinde kalacaksın diye yarın okulu aksatmak yok. “
“Tamam hocam teşekkür ederim.”
So Young endişeli gözlerle Mi Cha’ya bakar.
“Allahım sen bu haldeyken bile müdür derslerini düşünüyor. Hadi git So Young. Ben iyiyim. Ben de derse gidiyorum.”
“Tamam.”
*
So Young sinirli sinirli revirden çıkar. Bir yandan da kendi kendine söylenir. “Yeni gelen biri, üstelik bizi hiç tanımadan hayatlarımızı mahvetmek için nasıl bu kadar uğraşır? Biz ona ne yaptık. Keşke hayatı mahvolan tek ben olsaydım. Bir an önce yapacağını yapsa da gitse. Kendini ne zannediyor ki o?! Aklı sıra bana okulumu değişttircek. Yakında atılır zaten. İşe yaramaz pisliğin tekisin seen Chin Ho!”
O sırada Chin Ho herşeyi duymuştur. So Young’un revirde olduğunu ve öğleden sonra izinli olduğunu bildiğinden öğleden sonraki ilk derse girmemiştir. O son söylediğine çok sinirlenmiştir.
“Ne dediğini sanıyorsun sen?”
So Young bu ses karşısında donup kalmıştır.
“Sana diyorum. Sen kime pislik dedin?”
So Young çabuk toparlanmıştır. “Sana dedim. Ne yani değil misin? Geldiğin ilk günden beri okulu bana zehir etmeye yemin mi ettin sen? Senin yüzünden ölümden döndüm! Uzak dur benden. Senden iğreniyorum.”
Chin Ho duyduklarına inanamayarak bir anlık hamleyle So Young’u duvara doğru iter. “Bana bak bende sana bayılmıyorum zaten.”
“İyi o zaman gidebilirsin seni tutan yok.”
Chin Ho git gide sinirlenmektedir. Tuhaf tuhaf So Young’a bakar.
“Bak olanları unutalım. Sen ve ben arkadaş olabiliriz.”
“Ne? Sen ve ben? Arkadaş? Senin arkadaşlığın ölümden döndürmek mi?! Güldürme beni ya git başımdan. Dinlenme zamanımdan çalıyorsun.”
“Sende sabrımı taşırıyorsun.”
“Taşsın. Bundan daha kötüsünü yapamazsın heralde.”
“Benimle arkadaş olmalısın.”
Chin Ho So Young’un yüzüne bakar. Yüzünde gördüğü ifadeyi gözlerindeki siniri daha önce hiçbir kızda görmemiştir. Kendine hakim olamaz. Git gide So Young’a doğru yaklaşır. So Young olanların farkına varır ve Chin Ho’ya tokat atar.
“Bana arkadaş olmak istediğini söyledin bende hayır dedim. Benden uzak dur! Daha fazla alçalma gözümde.”
Chin Ho’nun konuşmasına fırsat vermeden koşar adımlarla gider. Bu hiç beklemediği tepki sayesinde Chin Ho’nun intikam isteği daha da artmıştır.
“İntikam soğuk yenen bir yemektir. Sen görürsün.”
Ama bu dediğini başarabilceğinden emin değildir.

Devamı gelecek bölümde…

Yorumlar için Ziyaretçilerin Bağlantıları Görebilmesi İçin Foruma Üye Olmaları Gerekiyor.
 
09-26-2012 10:34 PM
Tüm Mesajlarını Bul
creassınd. Çevrimdışı
Minoz Fan

Mesajlar: 186
Üyelik Tarihi: Jul 2012
Rep Puanı: 15
Mesaj: #4
Aşk Herşeye Değer
 
3.Bölüm

Chin Ho’nun ağzından: Şu intikam işi fazla uzadı. Buna daha fazla dayanabilceğimden emin değilim. İstemeyerekte olsa onu kendi haline bırakacağım. Ona daha fazla acı çektiremem.

Böyle düşüne düşüne yatakhaneye gelmiştir. Yarın cumadır ve ailesi onu ve ablasını görmek için yurtdışından geleceklerdir. Ablasını ve annesini çok sevsede babası için aynı şeyi söyleyemicektir.
Zaten arada sırada yatakhaneden kaçıp ablasında kalmasının nedenide budur.
So Young için çok endişelenen annesi Hee Rin ve üvey babası Sang Min ona en iyi şekilde bakmışlardır. So Young hem iyi bakıldığı için hem de Chin Ho ile karşılaşmamak için okula gitmek istemektedir. Ama Hee Rin buna şiddetle karşı çıkmaktadır. “Hayır o okula gideceksin. O kadar parayı çöpe atamam. Hem bu sene sınavın var.”
Hee Rin’e sinirlenen So Young sinirle odasına çıkar. Sang Min onunla konuşmak için odasına gelir.

Sang Min: Girebilir miyim?

So Young: Tabii, gel.

Sang Min: Neden gitmek istemiyorsun okula?

So Young: Sevmediğim kişiler var.

Sang Min: Kimmiş bunlar. Senin gibi biriyle ne alıp veremedikleri var.

So Young: Chin Ho. Okula yeni geldi. Daha ilk günlerden başıma bela oldu.

Sang Min: Kötüde olsa ilk defa bir arkadaşını anlatıyorsun. Ondan hoşlanıyor olabilir misin?

So Young: Hayır. Ondan hoşlanmayacağım. Kapatalım bu konuyu.

Sang Min: Tamam, hadi yat sen saatte geç oldu yarın okula gideceksin.

So Young: Tamam iyi geceler.

So Young’un ağzından: Acaba haklı mı? Yok canım olamaz. O pisliğe aşık olmak için hiçbir nedenim yok. Ondan hiç hemde hiç hoşlamıyorum! İnşallah yarın okula gelmez.

Ertesi gün So Young okula gittiğinde karşısına ilk çıkan kişi Mi Cha olur. Güzel başlayan gününün güzel devam etmesini diler.

Mi Cha: İyi misin So Young?

So Young: İyiyim, peki ya sen?

Mi Cha: İyiyim beni merak etme.

O arada kapıda Chin Ho görünür. Bütün kızlar ona hayran hayran bakmaktadır. O So Young ve Mi Cha’nın yanına gider.

Chin Ho: İyi misin So Young?

So Young: Bunun seni ilgilendirdiğini sanmıyorum.

Chin Ho: Ne zaman senin iyiliğini düşünsem beni tersliyorsun.

So Young: Okula geleli daha 3 gün oldu. Ne ara iyiliğimi düşüncek zamanın oldu? Hem bu nasıl iyilik.

Chin Ho So Young’un omuzlarına bastırıp banka oturmasını sağlar.

So Young: Heey! Canımı acıttın.

Mi Cha bunun üzerine Chin Ho’ya doğru bir hamle yapar fakat Chin Ho Mi Cha’yı ittiği için Mi Cha yere düşer. Bütün bunları gören Jung Hee dayanamaz ve koşar Chin Ho’ya yumruk atar. Bu sefer Chin Ho da bunun altında kalmaz ve kavga başlar. O sırada birinin sesi bütün olayları bastırmıştır..

Mi Cha: Yeteeer! Yeter artık durun!

İkisi birden sesin geldiği yöne döndüğünde sesi çıkaranın Mi Cha olduğunu görürler.

Mi Cha: Yeter artık. Bu kadarı çok fazla. İkinizinde bize çektirdiği acılar boyumuzu aştı. Hala kavga peşindesiniz. Devam edin böyle.

Jung Hee: Sana zarar verdi Mi Cha. Seni uyarmıştım! So Young ile görüşme demiştim! Seninle de işimiz bitmedi daha Chin Ho!

Chin Ho: Ama benim seninle bitti.

Mi Cha: Artık bunun seni ilgilendirdiğini düşünmüyorum. İlgilendirmemelide zaten. Peşimi bırak! Yürü So Young gidelim.

So Young ona bu kadar acı çektirdikleri için ikisinede acıyarak bakar ve o sırada Chin Ho bir hamle yapar So Young’u omzuna alır ve okulda koşturmaya başlarlar.

So Young: Chin Ho!

Chin Ho: So Young?

So Young: Napıyosun? İndir beni hemen!

Chin Ho: Dolaşıyoruz işte fena mı? :)

So Young: Fena. İndirsene beni.

Chin Ho: Yok öyle bir şey. Ben dolaşıcaz diyorsak dolaşıcaz.

So Young, Chin Ho’nun saçını çekmeye başlar.

So Young: Beni indir!

Chin Ho: Bıraksana saçımı ya canım acıyor! Cidden!

So Young: Sende beni indir o zaman. Rezil oluyoruz!

Chin Ho, So Young’u gayet sert bir biçimde yere bırakır.

So Young: Yavaş olsana!

Chin Ho hiç umursamadan yürür gider.

*

Gün boyunca herkes yaşananlardan dolayı Mi Cha ve So Young’u konuşmaktadır. O çocukları nasıl reddettiklerine kimse anlam verememektedir. İçten içe kızmaktadırlar. Mi Cha ve So Young bu konuşmalardan yeterince sıkılmış halde günün sonunun gelmesini bekliyorlardır. Bugün cumadır ve haftasonu için evlerine gidebilceklerdir. Sonunda beklenen an gelmiştir ve okul dağılmıştır. Sang Min,So Young’un okul çıkışında onu beklemektedir. Ona yemek yedirmek istiyordur. Bir restorana otururlar. Siparişleri verirler.

Sang Min: Günün nasıl geçti?

So Young: Kötüydü.

Sang Min: Neden?

So Young bütün olup biteni anlatmaya koyulur. Konuşmanın yarısında susadığını farkeder ve tam su içerken So Young birden öksürmeye başlar. Gördüğü kişi sayesinde su boğazında kalmıştır. Evet bu giren Chin Ho’dan başkası değildi. Tanınmamak için hemen Sang Min’in güneş gözlüğünü alıp kendisine takar.

So Young’un ağzından: Neden bu kadar şanssızım? Ben ondan kaçmaya çalıştıkça o dibimde bitiyor. Böyle olduğu sürece ben gerçek duygularımı anlayamam ki. Baş belası. Gidip başka yere otursalar ya. Hem yanındaki insanlar kimdi? Ailesi miydi acaba? Bu gözlüklerlede çok komik göründüğümün farkındayım ama tanınmamam lazım.

Sang Min bütün bu olanlara anlam verememiştir.

Sang Min: So Young?

So Young: Çaprazımızda oturan çocuk Chin Ho.

Sang Min: Hmm şimdi anlaşıldı.

So Young: Anlaşılcak bir şey yok. Sadece ondan korkuyorum.

Sang Min: Sen kimseden öyle kolay kolay korkmazsın. Ondan mı korkuyorsun ona aşık olmaktan mı?

So Young: Sanırım aşık olmaktan.

So Young, Chin Ho ve ailesini dinlemeye başlamıştır. Chin Ho’nun babası Young Jae Chin Ho’ya bağırmaktadır.

Young Jae: Hala okumaya niyetin yok mu senin? İşin gücün serserilik! Şu gözünün haline bak. Gene kiminle kavga ettin? Seni en iyi okullarda okutuyoruz canımızı dişimize takıyoruz sen inatla serserilik yapıyorsun. İşe yaramazın tekisin. Benim gibi birinin nasıl böyle oğlu olabilir? Bak ablana ne güzel okudu kendi işini yapıyor.

Chin Ho: Bu laflarına daha fazla katlanamayacağım. Ya oğlunum ben senin oğlun.

Young Jae: Katlanmayıpta ne yapacaksın?

Chin Ho dayanamaz kalkar gider.

So Young ve Sang Min bütün bu olanları hayretle izlemiştir.

So Young’un ağzından: Daha önce onu hiç böyle görmemiştim. İlk defa bu kadar savunmasız görüyorum onu. Böyle biri olmasının nedeni babası demekki. Ona çok haksızlık etmişim. Sanırım o gerçektende farklı biri…

Devamı gelecek bölümde.

Yorumlar için Ziyaretçilerin Bağlantıları Görebilmesi İçin Foruma Üye Olmaları Gerekiyor.
 
(Bu Mesaj 10-08-2012 11:52 AM değiştirilmiştir. Değiştiren : creassınd..)
10-01-2012 01:13 PM
Tüm Mesajlarını Bul
creassınd. Çevrimdışı
Minoz Fan

Mesajlar: 186
Üyelik Tarihi: Jul 2012
Rep Puanı: 15
Mesaj: #5
Aşk Herşeye Değer
 
4.Bölüm

So Young bütün gece Chin Ho’ya öyle davrandığı için vicdan azabı çekmiştir. Giderken gerçekten çok üzgün görünüyordu. Onu daha önce hiç böyle görmemişti. Belkide o kötü biri değildir diyerek yarın ondan özür dilemeye ve arkadaşlık için şans vermeye karar verir. Ve yapacakları hakkında bir liste oluşturur. Listenin ilk maddesine Chin Ho ile arkadaş ol yazar.

Ertesi sabah Chin Ho okula geldiğinde gözü kimseyi görmeden sırasına oturmuştur. Sanki bütün gece içmiş gibi bir hali vardır. So Young onun bu halini görünce üzülür. Mi Cha ise So Young’un yanından geçipte yeni bir şey yapmamasına şaşırmıştır.

Mi Cha: Nesi var bu çocuğun?

So Young anlatıp anlatmamak konusunda tereddüte düşer. “Bilmem. Vardır bir derdi.”

Bir ara Chin Ho sınıfta camın önüne gider. Sessiz sedasız düşünmeye koyulur. O sırada So Young bir kağıt alır ve kağıda “Günaydın. Yaptıklarım için özür dilerim. Hala istiyorsan arkadaş olabiliriz. :) ” Yazıp Chin Ho’nun defterinin arasına koyar. Bunu yaptıktan sonra müthiş derecede rahatlayan So Young bütün gün çok neşeli davranmıştır.

Mi Cha: So Young ne bu halin?

So Young: Ne varmış halimde. Sadece keyfim yerinde Mi Cha :)

Mi Cha: Chin Ho üzgün diye mi?

So Young: Saçmalama tabikide değil. Sevmiyor olabilirim ama nefrette etmiyorum. Hem onun düşündüğüm gibi biri olmadığını anladım.

Mi Cha: Hayırdır?

So Young Mi Cha’ya dün gördüklerini anlatır.

Mi Cha: Hadi ya. Bak bende üzüldüm şimdi. Çocuğa haksızlık etmişiz. Birde benim yüzümden dayak yedi.

So Young: Olacağı varmış suçlamayalım kendimizi. Hem ben ondan özür diledim bile.

Mi Cha: Ne ara?

So Young: Yüz yüze konuşacak cesaretim olmadığından, zaten şu an imkansız o bu haldeyken kendi derdimi anlatamam ona, bir kağıda özür dilerim yazdım defterinin arasına koydum.

Mi Cha: İyi yapmışsın. Ben kantine gidiyorum var mı bir istediğin?

So Young: Dur bende seninle geleyim.

Kantine gittiklerinde Jung Hee perişan bir halde oturmaktadır. So Young onu görmüştür.

So Young: Ben alacağımı aldım sınıfa çıkıyorum.

So Young sınıfa geldiğinde defterinin arasında bir not bulur.

“Benden özür dileyeceğini biliyordum. Dün yemekte kendini ne güzelde sakladın öyle. :)”

So Young şok olur ve aklına gelen ilk şeyi yazar. “Seni pislik.”

Bu nota cevap fazla gecikmemiştir. “ :) Bu arada bütün bu yaşadıklarım aramızda kalacak değil mi?”

Son yazdığı notu So Young’un sırasına atmak ister. Ancak not So Young’un bir sıra arkasına gider. Bir sıra arkasında okula yeni gelen ikizler Joon Seo ve Joon Hyuk oturmaktadır. İkisi birden notu okuyunca Chin Ho’ya doğru dönüp gülerler. Chin Ho onlara öldürücü bakışlar atmaktadır. Aynı notu tekrar yazar ve bu sefer So Young’a kendisi verir. So Young notu okuyunca Chin Ho ya gülümser ve merak etme anlamında göz kırpar. “Peki arkadaşım. :)”

Chin Ho arkadaşım lafını duyunca çok bozulur. Onun bu arkadaşlıktan anladığı şey farklıdır. So Young’un hiçbirşey hissetmediğini anlayınca neşesi iyice kaçar. Oradan kaçacak delik arar.

Mi Cha yanlarına gelir. “Partiye geliyor musunuz?”

So Young: Ah, evet parti gelirim heralde.

Chin Ho: Ne partisi?

Mi Cha: Her ay sonunda okulda parti olur. Detaylı bilgi koridorlardaki afişlerde var.

So Young: Gene her zamanki yerde mi?

Mi Cha: Evet.

O sırada Chin Ho koşulsuz şartsız gelmeyi kabul eder.

Chin Ho: Pekala, geliyorum.

So Young: Tamam arkadaşım. Partide görüşürüz o zaman.

So Young onu öylece bırakıp gider. Mi Cha çıkar çıkmaz So Young’u sıkıştırır.

Mi Cha: Aranızda ne var?

So Young: Sadece arkadaşız.

Mi Cha: Yemezler.

So Young: Yiyecek bir şey yok zaten. Bir şey olsa senden saklar mıyım hiç?

Mi Cha: Valla bilemicem.

So Young: Mi Cha!

Mi Cha: Tamam tamam sustum. :D

Okuldaki tek konu akşam ki partidir. Herkes akşam ne giyeceği hakkında birbirlerine soru sormaktadır. Bu konudan tek uzak duran So Young ve Mi Cha’dır. Milletin bu haline bakarak dalga geçerler.

Akşam hazırlanmak için Mi Cha, So Young’un evine gider. Mi Cha mavi çiçekli elbisesini giyer ve saçını güzel bir topuz yapar. So Young ise düz beyaz bir elbise giyer ve saçlarına maşa yapar. İkiside göz alıcı görünmektedir. Nitekim partiye girer girmez bütün gözler onlara çevrilir. Diğer kızlar elbisedeki ayrıntıları hafızalarına almakla meşguldürler. Joon Seo Mi Cha’ya, Joon Hyuk ise So Young’a göz koyar.

*
Chin Ho ve Jung Hee bahçede karşılaşır. Jung Hee arkasını dönüp gitmeye kalkar, sessizliği Chin Ho bozar.

Chin Ho: Merak etme seni rahatsız etmeyeceğim. Sadece sana söyleyeceğim iki çift lafım var.

Jung Hee arkası dönük dinliyordur dediklerini.

Chin Ho: Üçünüzede bütün yaşattıklarım için özür dilerim. Ben böyle olsun istememiştim.

Jung Hee Chin Ho’ya doğru döner ve onun yanına oturur. Chin Ho elindeki içecekten ona da uzatmıştır ama Jung Hee istememiştir.

Chin Ho: Benden nefret ediyorsunuz değil mi? Benim böyle olmamın sebebi babam. Babam sayesinde şiddet yanlısı biri oldum çıktım. İnsanlara zarar veriyorum sürekli. Ben gerçekten böyle olsun istememiştim. Benim So Young ile görüşmemi istemiyorsun. Haklısında siz kardeş gibisiniz ve onun üzülmesini istemiyorsun ama sanırım So Young’u seviyorum. Ve sizin Mi Cha ile ayrılmanıza sebep olduğum için ayrıca vicdan azabı çekiyorum.

Jung Hee’nin ağzından: Bütün bu duyduklarıma inanamıyorum. Bu benim kavga ettiğim çocuk muydu? İnsan bir günde nasıl bu kadar değişir. Ya da ben yanlış tanımışım. Sanırım o umursamaz Chin Ho’nun altında iyi kalpli birisi yatıyor.

Jung Hee sadece gülümsemekle yetinir.

Jung Hee: Ne oldu sana birden?

Chin Ho: Sadece normal olmaya karar verdim. Sizi Mi Cha ile barıştırmak istiyorum.

Jung Hee: Unut gitsin, lütfen karışma.

Chin Ho: Onu hala seviyorsun değil mi?

Jung Hee cevap vermez.

Chin Ho: Bence seviyorsun, neden hala kendine acı çektiriyorsun ki?

Jung Hee: Beni bırakan oydu.

Chin Ho: Ondan ne istediğini bir düşün istersen? Kusura bakma ama haklıydı. Sorun bensem yarattığım sorunu düzeltmek için sonuna kadar uğraşırım. So Young tan hoşlanıyorum ve artık ona zarar vermeyeceğim. Buna emin olabilirsin. Şimdi ben gidiyorum. İyice düşün.

*

Chin Ho salona girer girmez herkes gibi ilk dikkatini çeken So Young ve Mi Cha olmuştur. Ancak dikkatini çeken başka bir şey daha vardır. Joon Seo ve Joon Hyuk kardeşlerin onlara bakışları. Hemen yanlarına gitmez oturup ne yapacaklarını izlemeye başlar. Nitekim Joon Hyuk, So Young’un yanına yaklaşır.

Joon Hyuk: Benimle dans et.

So Young: Sen kimsin ya? Hayır olmaz.

Joon Hyuk: Neden buranın en güzel kızı sen değil misin?

So Young: Efendim?

Chin Ho dayanamaz ve yanlarına gelir.

Chin Ho: Dans etmek istemediğini söyledi duymadın mı?

Joon Hyuk: Sende kimsin?

Chin Ho: Uzak dur onlardan.

Joon Hyuk: Durmazsam?

Chin Ho: Zararlı sen olursun.

Joon Hyuk: Zarar versene bana nolur.

Chin Ho: Bunu şuan çok isterdim ama bu iki bayanı bekletmek olmaz.

Kızlar aynı anda Chin Ho’ya teşekkür eder.

Chin Ho: Mi Cha sen bahçede bekle, So Young birazdan yanına gelecektir.

Mi Cha tamam diyerek bahçeye çıkar.

So Young: Neden böyle dedin ki?

Chin Ho: Gel benimle.

So Young ve Chin Ho bahçede saklanmış onları dinlemektedir.

Mi Cha: Sen neden burdasın? Ben gidiyorum.

Jung Hee: Mi Cha, hatalıydım özür dilerim. Sanırım Chin Ho ve So Young’a haksızlık etmişim.

Mi Cha: Evet, biraz öyle oldu.

Jung Hee: Sen yokken o kadar acı çektim ki anlatamam.

Mi Cha: Neden öyle yaptın peki? Söz ettiğin kişi benim en yakın arkadaşım.

Jung Hee: Ben sensiz yapamazmışım bunu anladım. Lütfen beni affet.

Mi Cha: Bunu gerçekten çok mu istiyorsun?

Jung Hee: Evet, her şeyden çok.

Mi Cha: Peki o zaman. :)

Onlar sarılırken So Young ve Chin Ho birbirine bakıp gülümserler.

Devamı gelecek bölümde.

Yorumlar için Ziyaretçilerin Bağlantıları Görebilmesi İçin Foruma Üye Olmaları Gerekiyor.
 
10-08-2012 11:59 AM
Tüm Mesajlarını Bul
creassınd. Çevrimdışı
Minoz Fan

Mesajlar: 186
Üyelik Tarihi: Jul 2012
Rep Puanı: 15
Mesaj: #6
Aşk Herşeye Değer
 
5.bölüm

Onlar öyle gülümseyince ikisi içinde dünya durdu sanki. Kendilerine geldiklerinde ortada ne Mi Cha ne de Jung Hee kalmıştır. Anlaşılan onlarında amacı ikisini birleştirmekti. Bunu düşündüklerinde tekrar güldüler. Chin Ho So Young’un yanına gelmiştir. So Young’un gerilmiştir ve bu Chin Ho’yu daha çok cesaretlenmiştir. Elleriyle saçını düzeltmeye başlar.

So Young: Bunu nasıl yaptın ikiside inatçının tekidir.
Chin Ho: Yaptım işte bir şeyler. :)
So Young: Peki madem söylemiyorsun ben gidiyorum.
Chin Ho: So Young dur gitme.
So Young: Evet?
Chin Ho: Benimle çıkar mısın?

So Young’un ağzından: Şimdi değil. İnan bana şimdi değil. Daha sevmek için çok erken. Bunu yapamam üzgünüm. Senden uzaklaşmak en iyisi.

So Young hiçbir şey söylemeden arkasını döner ve yürümeye başlar.

So Young’un ağzından: Ne olursa olsun kabul etmeyeceğim. Ne olursa olsun ne kadar değişmeye çalışırsa çalışsın o hala eski Chin Ho. Ama ya babası? Belkide babası yüzünden bu halde. Bende reddedersem hiç toparlanamaz.

Chin Ho kabul etmediğini ve asla etmeyeceğini düşünerek üzüntüsünden bankın birine oturur. Ama birden duyduğu ses onu sevinçten deliye döndürmeye yetmiştir. Başını kaldırıp baktığında tahmin ettiği kişi olduğunu anlamıştır. So Young hiçbir şey demeden gülerek ona bakıyordu. Sonunda sessizliği bozdu. Yapılan teklifi sürpriz bir şekilde kabul etmiştir.

So Young: Nerede? Ne zaman? :)
Chin Ho: Yarın. NamSam kulesinde. Saat 1 de. :)
So Young: Pekala. :)
Chin Ho: Ben seni alırım evden.
So Young: Gerek yok. Ben kendim gelirim.

Parti bitmiştir. Chin Ho So Young’u eve bırakmak istese de So Young üvey babası Sang Min nedeniyle istememiştir. Chin Ho ve So Young evin önüde bir süre konuştuktan sonra Chin Ho yavaşça yürümeye başladı.

So Young eve girdiğinde düşündüğü gibi Sang Min onu beklemektedir. So Young eve girer girmez birşeyler olduğunu anlamıştır. Şüphe içinde So Young’a bakar. Bütün gece So Young ve Sang Min dertleşmişlerdir.

So Young: Biriyle tanıştım biraz başımı döndürdü. Sanırım aşık oluyorum.
Sang Min: Planların arasında bu yoktu değil mi?
So Young: Korkuyorum.
Sang Min: Biliyorum.
So Young: Baba ilk aşkın kimdi?
Sang Min: 2.dereceden kuzenimdi.
So Young: Ciddi misin? Anlatsana. :D
Sang Min: 15-16 yaşlarındaydım. Bir gün yazlıktaydık. Annem misafir gelecek dedi. Kim diye sorduğumda annem teyzem ve kuzenlerim demişti. Onları ilk defa görecektim. Ama bende hiç merak duygusu uyandırmamıştı. Sonra o indi arabadan. Saçları uzun ve düzdü. Üzerinde kırmızı bir elbisesi vardı. Muhteşem görünüyordu. O an içim bir tuhaf oldu. Kalbim daha bir hızlı çarpmaya başladı. O an anladım aşkın ne demek olduğunu.
So Young: Adı neydi?
Sang Min: Jin Kyong
So Young: Peki itiraf ettin mi?
Sang Min: Hayır, nişanlısı vardı. Çok zordu kabullenmek.
So Young: Peki bana bir tavsiye verebilir misin?
Sang Min: Ondan kaçmaya çalışma. Ve onu seviyorsan sevdiğini söylemekten çekinme. İleride pişman olursun.
So Young: Peki, bu tavsiyene uyacağım.
Sang Min: Belki aradığın mutluluğu bulacaksın.
So Young: :) Sang. Yarın dışarı çıkabilir miyim?
Sang Min: Kiminle?
So Young: Chin Ho.
Sang Min: Hmm şu çocuk. Pekala git. :) Ama erken yatmalısın. Ona kötü görünmek istemezsin değil mi? :)
*

Chin Ho dayanamamıştır. Zaten zar zor kabul etmişken kaçırmayayım düşüncesiyle 1 saat önceden randevu yerine gitmiştir. So Young onun sürekli saate bakar halini görünce gülmekten kendini alamamıştır.

So Young: Erkencisin. :)

Chin Ho’nun ağzından: Nasıl erkenci olmam? Geç buldum erken kaçıramam. Bugün itiraf edemezsem bir daha hiç edemem. Buna cesaretim olmaz bir daha. Ahh ne yaptı bu kız bana? Neden onu bu kadar çok seviyorum. Bir de anlasa onu ne çok sevdiğimi.

So Young’un ağzından: Ahh böyle bakması bile ona olan sevgimi arttırıyor. Ne ara bu derece aşık oldum ben? 2 hafta öncesine kadar bu çocuktan nefret ediyordum. Şimdi ise başımı döndürüyor.

Chin Ho o gergin gülümsemesiyle So Young’un yanına gelir.

Chin Ho: Nasılsın?

So Young: İyiyim sen nasılsın?

Chin Ho: İyiyim. :)

So Young: Aç mısın?

Chin Ho: Evet.

So Young: Güzel.. O zaman alışılmışın dışında bir şey yapıyorum ve yemeği ben ısmarlıyorum. Sıkıyorsa kabul etme.

So Young gülerek gider. Chin Ho arkasından bakakalmıştır.

So Young: Gelmiyor musun?

Chin Ho’nun ağzından: Her zaman beni şaşırtmayı nasıl da beceriyor? Eh madem böyle mutlu olacak ısmarlasın. :)

Chin Ho: Heey So Young. Bu randevuyu neden kabul ettin?

So Young bir an olsun cafedeki o günü düşünmüştür.

So Young: Ne demek şimdi bu? İstemiyor musun? İstemiyorsan ben gidiyorum.

Chin Ho: Tabiki de istiyorum.

So Young: O zaman yürü. :)

Bir erişteyiciye oturmaya karar verirler. So Young lavaboya gitmek için izin ister. Döndüğünde Chin Ho yerinde yoktur. Etrafa bakar, onu telefonundan arar ne yaparsa yapsın ona ulaşamaz. Bir süre oturur bekler gelmeyince sinirlenir. Ve köşede oturan Chin Ho’nun babası Young Jae’yi farketmeden ağlayarak dışarı çıkar.

So Young’un ağzından: Ne bekliyordun So Young? Resmen seninle oynadı. Aptalsın aptal. Ne diye herşeye inanırsın? Al sana randevu.

So Young kendini çok kötü hissetmektedir. Pazartesi okula gitmek bile istemez. Chin Ho’nun yüzünü dahi görmek istemiyordur. Apartmandan çıktığında karşısında Chin Ho’yu görür ve hiç konuşmadan So Young önde Chin Ho arkada okula kadar giderler. So Young’un sabrı taşmıştır.

So Young: Beni daha ne kadar takip edeceksin?

Chin Ho: Seninle konuşmamız gerek.

So Young: İstemiyorum.

Chin Ho (So Young’un kolunu tutarak): Ama ben istiyorum.

O sırada kırmızı bir spor arabadan, son derece güzel görünen bir kız indi. Ve iner inmez gözüne Chin Ho çarptı.

“Hey Chin Ho”

Chin Ho duyduğu bu ses karşısında şok olmuştur. Ve arkasını dönüp kıza bakakalır. Kimdi bu kız?

Devamı gelecek bölümde.

Yorumlar için Ziyaretçilerin Bağlantıları Görebilmesi İçin Foruma Üye Olmaları Gerekiyor.
 
10-20-2012 05:09 PM
Tüm Mesajlarını Bul
creassınd. Çevrimdışı
Minoz Fan

Mesajlar: 186
Üyelik Tarihi: Jul 2012
Rep Puanı: 15
Mesaj: #7
Aşk Herşeye Değer
 
6.Bölüm

Bu kız Chin Ho’nun çocukluk arkadaşı Eun So’dan başkası değildir. Chin Ho ona karşı kardeşlikten başka bir şey beslemese bile kız çok daha öte şeyler hissetmektedir. Chin Ho ona şaşkın şaşkın bakarken So Young bir anlık hareketle kolunu kurtarmış ve gözlerini devirerek gitmiştir.
Eun So: Uzun zaman oldu :)
Chin Ho: Nereden çıktın sen böyle?
Eun So: Koreye geri döndük. Ama pek memnun kalmamış gibisin.
Chin Ho: Olur mu öyle şey? :)
Chin Ho kolunu Eun So’nun omzuna atar ve yürümeye başlarlar.
Eun So: O kız kimdi? Yeni düşmanın mı?
Chin Ho: Yoo, düşmanım değil.
Eun So: Pek sıcak bakmıyordun ona.
Chin Ho: Boşver unut gitsin.
Eun So: Seni üzdü mü?
Chin Ho: Hayır ben onu üzdüm, unut gitsin.
Eun So’nun ağzından: Kesin bu kızdan hoşlanıyor. Onu daha önce hiç böyle görmemiştim. Hiç şansım kalmadı mı şimdi? O kıza gününü göstericem.
Eun So: Şuraya oturalım mı?
Chin Ho Mi Cha, Jung Hee ve So Young’un onların karşısındaki bankta oturduğunu görmemiştir. So Young’un iyiden iyiye sinirleri bozulur, gitmek için ayaklanır.
So Young: Peşimden gelmeyin.
So Young okulda kafasını dinlemek için her zamanki gittiği yere halısahanın karşısındaki tribünlere gitmiştir. O sırada Eun So’da Chin Ho’dan izin isteyerek kalkar ve So Young’u takip eder.
Eun So’nun ağzından: İfadesini alalım bakalım şu kızın. Demek canın sıkkın olduğunda buraya gelirsin. Daha çok buralarda takılcaksın o zaman.
İyimser pozuna bürünüp yanına oturur ve elindeki kahvelerden birini ona uzatır.
So Young: Teşekkür ederim.
Eun So: Merhaba, ben Eun So.
So Young: Biliyorum Chin Ho bahçede söylemişti adını.
Eun So: Ahh evet. Ondan hoşlanıyor musun?
So Young: Hayır.
Eun So: Bana hiç öyle gelmedi.
So Young: O zaman neden soruyorsun?
Eun So aldığı bu yanıt karşısında küplere biner ama çaktırmaz.
Eun So: Niyetim sadece dertleşmekti.
So Young: Ordan dertleşmek istiyorum gibi mi görünüyor?
Eun So: Evet.
So Young sıktın ama dercesine bakar.
Eun So’nun ağzından: Bu bakışını hiç unutmayacağım ve sana ödeteceğim.
Eun So: Chin Ho benim çocukluk arkadaşım. Haha onu senden almayacağım korkma. :D
So Young: Ne demek istiyorsun açık konuş.
Eun So: Demek istediğim Chin Ho benim arkadaşım.
So Young: Bu beni ilgilendirmez, Chin Ho diye birini tanımıyorum. Derdime ortak oluyormuş gibide davranma. Çünkü bunu senden istemiyorum. Hiçbir şeyden haberi olmayan yeni kız ayaklarını da bırak.
Eun So: Pişman olacağın şeyler söyleme.
So Young: Merak etme, pişman olmam. Bu halin çok komik geliyor bana. Neden kendi işine bakmıyorsun sen?
Eun So: Cidden!
So Young: Bu okulda senin gibi bir sürü insan var git onlarla takıl.
So Young öfkeyle sınıfa gider. Mi Cha ne olduğunu sormaya yeltenir.
So Young: Lütfen şimdi hiçbir şey sorma.
Mi Cha: Sormam lazım. Gözlerinin haline bak! Neyin var?
So Young: O gün randevu için çıktığımızda erişteciye gittik. Ben lavaboya gitmek için izin istedim. Döndüğümde o yoktu.
Mi Cha: Nasıl yoktu?
So Young: Baya yoktu işte. Döndüğümde gitmişti. Aradım aradım cevap vermedi sonrada telefonunu tamamen kapattı.
Mi Cha: Nedenini sordun mu?
So Young: Umurumda değil.
Mi Cha: Ama benim umurumda. So Young sen bu sinirle anlamak istemiyorsun ama Chin Ho seni seviyor.
So Young: Boşversene onu daha güzel konular var konuşulacak.
Mi Cha: Şu yeni gelen kız…
So Young: Eun So.
Mi Cha: Onu tanıyor musun?
So Young: Evet, tanıştık. Çocukluk arkadaşıymış ama o kızda hoşuma gitmeyen bir şeyler var.
Mi Cha: Chin Ho ile arkadaş olduğu içindir.
So Young: Saçmalama. Sadece konuşmaları şüphelendirdi.
Okul çıkışında Chin Ho, So Young’un yanına gelmiştir. Mi Cha önden önden yürümeye başlar.
Chin Ho: Biraz konuşabilir miyiz?
So Young: İstemiyorum.
Chin Ho: Ama ben istiyorum. Gel benimle.
Bir cafeye girerler.
So Young: Bıraksana canımı acıtıyorsun! Şimdiye kadar acıttığın yetmedi zaten!
Chin Ho: Bilmediğin şeyler var.
So Young boş bir ifadeyle suratına bakar.
Chin Ho: Seni korumak için gittim.
So Young: Ne?
Chin Ho: Babam oradaydı. Ve beni her zamanki gibi tehdit etti.
So Young: Bunun benimle ne ilgisi var.
Chin Ho: Çünkü tehdit ettiği konu sensin.
-Randevu günü-
So Young: Ben bir lavaboya gideyim sen erişteleri söyle. :)
Chin Ho: Tamam.
Young Jae: Chin Ho
Chin Ho: Sen ne arıyorsun burada?
Young Jae: Erişte yemeye geldim oğlum.
Chin Ho: Oğlum deme bana. İçinden gelerek demiyorsun çünkü.
Young Jae: Yanındaki kız arkadaşın mı?
Chin Ho: Hayatımla neden bu kadar çok ilgilenir oldun?
Young Jae: Oğlumsun, edemez miyim?
Chin Ho: Yapma böyle şeyler direk ne düşünüyorsan onu söyle. Fazla vaktim yok.
Young Jae: Bu kızdan uzak dur.
Chin Ho: Neden?
Young Jae: Eun So’dan başkasıyla olamazsın.
Chin Ho: O kız benim sadece arkadaşım. Siz onun babasıyla ortaksınız diye ben hayatımı riske atamam.
Young Jae: Sana ve yanındaki kıza yazık olacak. Onu yok etmesini bilirim.
Chin Ho: Ondan uzak dur.
Young Jae: Sende o kızdan.

*
Chin Ho: İşte böyle.
So Young: Babanın dediği gibi senden uzak duracağım. Kimseye zarar gelmesini istemiyorum. Yoruldum.
Chin Ho: Bu kadar çabuk mu yoruluyorsun? Senin için bu kadar mıyım ben? Bu kadar çabuk mu bitiriyorsun bizi?
So Young: Biz diye bir şey yok.
Chin Ho: Artık var. Senden hoşlanıyorum ve seni tanıştırmak istediğim biri var.
Shin Gi Gi: So Young sensin demek :)
So Young: Evet, benim de siz?
Shin Gi Gi: Ah, ben Chin Ho’nun ablasıyım.
So Young: Memnun oldum. :)
Shin Gi Gi: Seni daha yakından tanımak lazım. Bir gün bize gelsene.
So Young: Ihmm şeey…
Chin Ho: Tamam abla gelir. :)
Shin Gi Gi: Sana kanım kaynadı So Young, en kısa zamanda bekleriz. Hadi görüşürüz. :)
So Young: Sen benden hoşlanıyorsun ama ya ben? Bunu sormadın bana.
Chin Ho: Prensip olarak cevabını bildiğim sorular sormam.
So Young: Prensibini sevsinler. :) Aslında randevu meselesi yüzünden daha fazla süründürmem lazım seni.
Chin Ho: Evet o konuda da çok pişmanım. Ama bir anlık sinirle oldu herşey. Özür dilerim.
So Young: Peki, affettim. Ama ya baban?
Chin Ho: İnan bana çok sevindim. :) Onu düşünme. Onun seninle ilgisi yok.
So Young: Peki ya Eun So?
Chin Ho: Onunla aramızda bir şey olamaz. Bana güven artık. Seni seviyorum. Benim bir parçam gibisin So Young, sahip olduğum en iyi parçam. Peki ya sen?
So Young: Hala anlamadın mı? :D
Chin Ho, So Young’un omzuna kolunu atar ve yürümeye başlarlar. Chin Ho o akşam ablasında kalmaya karar verir. Ancak Shin Gi Gi arkadaşlarıyla dışarı çıkar. O sırada Shin Gi Gi, Eun So’ya mesaj atar “bizimki evde yalnız lütfen onunla ilgilenir misin?”
Eun So fırsat bu fırsat diye koşa koşa gider. Yemek yerlerken kız bilerek yemeği üstüne dökmüştür. Chin Ho üstüne giyebilceği bir gömlek verir. Bu sırada kapı çalar Chin Ho kapıyı açar.
So Young: Süpriiiiiiiiiiiz
Devamı gelecek bölümde.

Yorumlar için Ziyaretçilerin Bağlantıları Görebilmesi İçin Foruma Üye Olmaları Gerekiyor.
 
11-10-2012 09:03 PM
Tüm Mesajlarını Bul
« Önceki | Sonraki »
Konu Kapalı 




Konuyu görüntüleyenler: 1 Misafir

İletişim | Lee Min Ho Turkey | Minoz Turkey | Yukarıya dön | İçeriğe Dön | Mobil Versiyon | RSS
[1] [2] [3] [4] [5] [6] [7] [8] [9] [10] [11] [12] [13] [14] [15] [16] [17] [18] [19] [20] [21] [22] [23] [24] [25] [26] [27] [28] [29] [30] [31] [32] [33] [34] [35] [36] [37] [38] [39] [40] [41] [42] [43] [44] [45] [46] [47] [48] [49] [50]